HABBETÜ'L-KALB

HABBETÜ'L-KALB

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Emîr Külâl Hazretlerinin Talebelerine Vasiyeti.

Emîr Külâl Hazretleri, marâz-ı mevtinde (ölüm hastalığında) bulunduğu sırada, talebelerine şöyle vasiyet etti: "Ey kıymetli talebelerim! İlim öğrenmekten ve Muhammed aleyhisselâmın yoluna tabî olmaktan aslâ ayrılmayınız. Bu, mümin için bütün saâdetlerin ve nîmetlerin vâsıtasıdır. Bunun için Resûlullah sallallahü aleyhi ve selem buyurdu ki: "İlim öğrenmek, her müslüman erkek ve kadına farzdır." Yâni her müslüman ereğin ve kadının, kenidne lâzım olan din bilgilerini öğrenemsi farzdır. Bunlar, sırasıyla şu bilgilerdir:
1-Îmân ve îtikâd bilgileri.
2- Namazla ilgili bilgiler.
3- Oruçla ilgili bilgiler.
4- Zengin ise, zekât ile ilgili bilgiler.
5- Eğer zengin ise hac ile bilgiler.
6- Anababa hakkını öğrenmek. Allahü Teâlânın kendisinden râzı olmasını isteyen, annesinin ve babasının rızâsını kazanır. Resûlullah efendimiz; "Allahü teâlânın rızâsı, ana babanın rızâsını kazanmakla elde edilir." buyurdu. Bu bakımdan, ana babanın hakını gözetmek mühimdir.
7- Sıla-i rahm (akrabâyı ziyâyeret).
8- Komşu hakkını gözetmek.
9- Lâzım olan alış-veriş bilgilerini öğrenmek.
10-Helâli ve haramları öğrenmek lâzımdır. Çünkü insanların çoğu, bilmediğinden ve bildiği ile amel etmediğinden helâk olmuştur.
Şiir:
"Dünyâ tâlibleri, hep hırs ile mest oldular,
Para için, dâim kendilerini bozdular.
Hüdâya yaptıkları ahidleri bozdular,
Hepsi Mûsâ'ya düşman, Fir'avn'a dost oldular."
İyi biliniz ki, dünyâyı ve dünyâya düşkün olanları sevmek, sizin, Allahü Teâlânın râzı olduğu yolda yürümenize mâni olan büyük bir engeldir. Dâimâ Allahü Teâlâyı hatırlayıp, O'nu zikrediniz. Böylece dîninizi dünyâya değişmemiş olursunuz. Dâimâ Allahü Teâlâdan korkunuz! Hiçbir ibâdet, Allah korkusundan daha tesirli değildir. Allahü Teâlâdan korkan kimseden çekininiz. Allahü Teâlâdan korkmayan kimseden ise, korkmayınız.

Adı Aşk.

Adı Aşk
Cihânı hiçe satmaktır adı Aşk
Döküp varlığı gitmektir adı Aşk

Elinden şekkeri ayrığa sunup
Ağuyu kendi yutmaktır adı Aşk

Belâ yağmur gibi gökten yağarsa
Başını ona tutmaktır adı Aşk

Bu âlem sanki oddan bir denizdir
Ona kendini atmaktır adı Aşk

Var Eşrefoğlu Rûmî bil hakîkat
Vücûdu fâni etmektir adı Aşk
Eşrefoğlu Rumî Hazretleri 

Mahrum Eyleme...

Lütfun dileriz Mevla,
Bizi mahrum eyleme.
Ey a’lâlardan â’lâ,
Bizi mahrum eyleme.
Benim günahım çoktur,
Hadd-i payanı yoktur,
Senin fazlın artıktır,
Bizi mahrum eyleme.
Madem ki can tendedir,
Cümle isyan bendedir.
Lütf-u ihsan sendedir,
Bizi mahrum eyleme.
Hâlâs eyle narından,
Ayirma civarından,
Cennette didarından,
Bizi mahrum eyleme.
Bencileyin düşküne,
Aklı yitmiş şaşkına,
Dost Muhammed aşkına,
Bizi mahrum eyleme.
Lütfu dileriz niçun,
Kerimsin anın içen,
Binbir adın hakkıçün,
Bizi mahrum eyleme.
Yunus’un bu nefsinden,
Emennası bu senden,
Arşı âlâ gölgesinden,
Bizi mahrum eyleme...
Yunus Emre Hazretleri

İki değil, bir olmaktır derdim.

Ey her candaki gizli hazinem, her harap gönüldeki inci tanem, her kanatsız kuştaki gizli kanadım,
Ey gönüllerdeki zahirim, suretlerdeki manam,
Ey sevgilim, ey sultanım,
Aşk aşk derim, erimek isterim. İki değil, bir olmaktır derdim.
Harap olmuş yüreğim, kırılmış kanatlarım, uçarım enginlere. Gözlerim ama, kulaklarım sağır, yolum sadece aşkadır.
Aşk değil midir yağmuru yağdıran, suyu buluta, bulutu suya dönüştüren, aşkla toprağı kavuşturan, tüm tohumların içine zerk olan, kendini açığa vuran?
Toprağın deli gibi kaynaşması değil midir kavuşması aşıkların?
Ey sevgilim, ey sultanım,
Nasıl ki ben size sevdalıysam, su da toprağa sevdalıdır. Güneşin yakıcılığına aldırmaz, aşkla dönüşüne aldırmaz. Buharlaşıp gökyüzüne çıksa da tekrar bilir döneceği vakti. Sabırla bekler. Eser rüzgar, çakar şimşek, ağlar bulut, su kavuşur yine aşkına. Aşıkların kavuşmasına eşlik eder tüm kainat.
Ey her candaki gizli hazinem, her harap gönüldeki inci tanem, her kanatsız kuştaki gizli kanadım,
Ey gönüllerdeki zahirim, suretlerdeki manam,
Ey sevgilim, ey sultanım,
Aşk aşk derim, erimek isterim. İki değil, bir olmaktır derdim.

(İbrahim Paşa'nın Hatice Sultan'a iltifaten yazmış olduğu sözler )

25 Ağustos 2015 Salı

Dünya, seni Allahü Teâlâdan uzaklaştıran şeyler, demektir.

Dünya, seni Allahü Teâlâdan uzaklaştıran şeyler, demektir. Kadın, çocuk, mal, rütbe, mevki düşüncesi Allahü teâlâyı unutturacak kadar aşırı olursa, dünya olur. Çalgılar, oyunlar, faydasız, boş şeylerle vakit geçirmek [kumar, kötü arkadaş, kötü filmler, mecmua ve romanlar] bunun için dünya demektir. Din ile dünyayı birlikte kazanmak imkânsızdır. Âhireti kazanmak isteyenin, bahsedilen dünyadan vazgeçmesi gerekir. Bu dünya âhiretin tarlasıdır. Burada tohum ekmeyip, yaratılışta bulunan, toprak gibi yetiştirici kuvvetini işletmeyenlere, bundan faydalanmayanlara ve amel, ibadet tohumlarını elden kaçıranlara yazıklar olsun!
İmam-ı Rabbani Hazretleri

75 Manevi Hastalık.

75 Manevi Hastalık
1.Ye's(Ümitsizlik.)
2.Yalan/Kizb
3.Adâvet/ Düşmanlık
4.Ucb(Kendini beğenme ameline yaptıkları işe güvenme kibir gurur)
5.Gurûr/Tekebbür(Kibirlenme kendini büyük sayma.) /Meyl-i tefevvuk(Başkalarından üstün olma eğilimi.)
6.Sû-i zan(Bir kimse hakkında kötü düşünceye sahip olma.)
7.İstibdat/ Tahakküm (Zorbalık etme; zorla hükmetme mânevî baskı. Diktatörlük)
8.Bencillik(Hodbin Hodgâm)
9.Haset(Başkasının iyi hâlini istememe; çekememezlik kıskançlık.)
10.Kıskançlık
11.Riyâ(Gösteriş)/Tasannukârâne (Riyâ ve gösteriş için. Yapmacık suni hareketlerde bulunarak.)
12.Tasannu(Yapmacık hareket zorla bir şeyi daha iyi göstermeye çalışma.)
13.Nifâk(Dıştan Müslüman göründüğü halde inanmamak ikiyüzlülük dinde riyâ.)
14.Kîn/Gıybet(Arkadan çekiştirmek hâzır olmayan birisinin aleyhinde konuşmak.)/ Garaz/Kovuculuk
15.Tarafgîrlik(Taraf tutmak.)
16.Taassup(Şiddetli ve aşırı bağlılık.)
17.İnad(Israr muannidlik ayak direme dediğinden vazgeçmeme.)
18.Şikàk(Nifak ikilik ittifaksızlık.)
19.Temellük(Sahiplenme kendine mâl etme.)/Temelluk(Dalkavukluk yaltaklanma.)
20.Bid'â(Dinin aslına uymayan âdet ve uygulamalar.)
21.Tamah(Bir şeye göz dikip bakma.Aç gözlü cimri.)
22.Hırs (Açgözlülük kanaatsizlik.)
23.Vehim(Belirsiz ve mânâsız korku belirsiz düşünce.)/Vesvese(Şüphe tereddüt kuruntu vehim aslı olmayan ihtimaller.)
24.Kör hissiyat(âkıbeti görmeyen duygularnefis)
25.Atâlet (Boş durma tenbellik işsizlik yılgınlık.)
26.Acûliyet(Çok acelecilik sabırsızlık.)
27.Fikr-i infirâdî (Ferdiyetçilik fikri düşüncesi.)
28.Tekâsül (ÜşenmeTenbellik. )
29.Meyl-ür- rahat(Keyfinme düşkün olmak.)
30.Ülfet(Alışma alışkanlık; birisiyle münâsebette bulunmak ünsiyet ahbaplık dostluk huy etme görüşme konuşma.)
31.Gaflet(Dikkatsizlik endişesizlik vurdumduymazlık; nefsine uyarak Allah`ı ve emirlerini unutmak.)
32-Lâfızperestlik(Laf ve aldatıcı söze ehemmiyet veren.)
33-Zâhirperestlik(Dış görünüşe ehemmiyet veren.)
34-Sûretperestlik(Görünüşe sûrete çok kıymet veren; esâsa kıymet vermeyen; resimlere aşırı düşkün olan.)
35-Lezzetperestlik(Lezzetli şeylere kıymet veren ve boğazına düşkün olan)
36-Hayalperestlik(Asıl olmayan ve akıldan geçen fikirlere düşkün olmak)
37.Cerbeze(Demagoji.)
38.Ukûk-u vâlideyn(Anaya babaya itaatsizlik saygısızlık onları tanımamazlık.)
39.Yalancı şehâdetlik
40.Humud(Helâle ve harama karşı iştahsızlık.)
41.Fücur(Yemek içmek uyumak gibiisteklerde aşırıya kaçmak. Kuvve-i şeheviyenin ifrat mertebesi. )
42.Cebanet(Korkaklık ürkeklik.)
43.Tehevvür(Korkusuzca düşünmeden hareket etmek. Maddi ve manevi hiçbirşeyden korkmamak. Kuvve-i gadabiyenin ifrat mertebesi.)
44.Gabâvet(Ahmaklık anlayışsızlık bönlük kalın kafalılık. Akıl kuvvesinin tefrit mertebesi.)
45.Sefâhet ve lehviyat(Kadınlı erkekli haram eğlenceler oyunlar; nefsânî gayr-ı meşrû eğlenceler.)
46.Heves/Hevesat(Nefisten gelen gelip geçici istekler arzular.)
47.Keder(Üzüntü tasa kaygı.)/Elem(Ağrı acı keder dert gam kaygı.)/Âlâm(Elemler acılar.)
48.Muvafakat-i şehvet-i nefis(nefse muvafık meyil ve arzular)
49.Hodgâmlık(Yalnızca kendini dert edinerek.)/ Hodbinlik(Enâniyetli bencil kibirli.)
50.Zillet(Aşağılık horluk alçaklık.)
51.Meylü’l-mücâzefe(Sözle karşısındakinin hakkını örtmek aldatma arzusu)
52.Meylü’l-mübalâğa(Birşeyi olduğundan fazla veya az göstermek abartma arzusu.)
53.Muvâzenesizlik(Ölçüsüz olma dengesiz olma)
54.Tadlil-i gayr(Başkalarını dalâlete nisbet etmek. Sapıklığına hükmetmek.)
55.Safsata(Yalan uydurma hezeyan hakîkatte yanlış ve yalan olan kıyas.)
56.Fazîletfuruşluk(Kendini faziletli göstermeye çalışan.)
57.Bîbehre (Nasipsiz mahrum.)
58.Hodfuruşluk(Kendini beğendirmeğe çalışan. Övünen.)/Meyl-i tecellüd(Şecaatli ve cesur görünme arzusu.)
59.Meyl-i nümâyiş(Gösteriş arzusu)
60.Tekellüfkârâne(Gösteriş hevesiyle zorluğun altına girmek.)
61.Tûl-i emel(Bitmeyen arzu.)/Tevehhüm-ü ebediyet(Ebedî zannetme sonsuz yaşama zannı.)
62.Hısset(Cimrilik alçaklık bâhillik tamahkârlık.)
63.Şöhret-i kâzibe(Geçici yalancı şöhret aldatıcı nâm.)
64.Teveccüh-ü nâs(İnsanların alâkası yönelmesi.)
65.Tabasbus(Yaltaklanmak. Dalkavukluk. Kendini küçülterek ikiyüzlülükle kendini beğendirmeye çalışmak.)
66.Irkçılık(Unsuriyetçilik-kavmiyetçilik)
67.Cehâlet(Bilgisizlik câhillik.)
68.İntikam(Öc almak)
69.Taklid(Benzetmeye ve benzemeye çalışmak benzerini yapmak birine benzemeye çalışmak.)
70.Gevezelik(Gereksiz çok konuşmak.)
71.Havf(Korku korkma.)
72.Mukallid(Taklid eden. Benzemeğe çalışan.)
73.Mübazaa(Haram olanı)
74.Casusluk(Hafiye, ajan, istihbârâtçı gizli sırları öğrenip bildiren.)
75.Şekva (Menfî anlamda Şikâyet etmek sızlanmak.)
Hazırlayan :Bâkî ÇİMİÇ

Yunus Emre Hazretlerinin Bir Duası.

Yunus Emre Hazretlerinin Bir Duası...
Ya Rabbi,İçinde kıvrandığım aşkın narına artık beni yakma. Rasulün aşkına, Cibril-i Emin aşkına, aşka kanat açmış her pervanenin aşkına. Ben sana ereyim diye dilencilerden himmet dilenen bir garibim. Başım bu ağır yükün hamline dayanamaz.. Sensiz yola girsem adım atmaya takatim olmaz. Can mülkümde gücüm, kuvvetim sensin. Gönlüm, gözüm, aklım, bedenim ancak seninle karar kılar. Dosta gitmek isteyenin can kanadı açık olur. Sevgili, uğruna kendinden geçeni bir doğana çevirir. Keklikler sürüsüne bir avcı gibi salar ve artık o doğanın pençesinden hiçbir kuş kurtulamaz. Ben senin aşkına talibim. Beni doğanların pençesine takma. Can tenimde her damla kanım sana fedadır. Ama kanımı canıma haram etme. Beni bağışla. İçine düştüğüm çukurdan miski ambere tebdil et. Fani aşkların dikenlerini ayağıma batırma. Beni ahad diyemeyeceğim sıcak kumlara batırma. Halimin acizliğini acizlerin Azze ve Celle’si olan sana arz ettim. Beni cismani duygularla oyalanır vaziyette bırakma. Seni ararım dağda taşta. Gören deli sanır. Kaç zamandır hamallık yaparım sana varayım diye. Sıratın basamaklarına koysam cennete ulaştıracak köprü olurdu sırtımdan geçen dallar. Lakin cennet değil muradım. Ne dermeye adımım var ne ermeye. Cismimden canımdan geçtim, cananı ararım. Kapını aç bana, vurma kilidini, açılmaz eyleme kapını üzerime. Yokuş eyleme vuslatımın yolunu. Beni seninle oyala, kendimle başbaşa bırakma. Bırakma beni Allah’ım...Amin.
Kaynak: Aşka Ağlayan Derviş / Mahmut Ulu

Bu Dünyaya Verme Gönül.

Bu dünyaya verme gönül
Dünya sana kalır değil
Dünya seven dost katına
Yüz ağıyle varır değil

Bu dünyanın muhabbeti
Şol ağulu bal gibidir
Ağusun bilen ol bala
Parmağını banar değil

Bu dünyanın zehri katı
Cana ere mazarratı
Zehrini bilmeyen bunun
Kendüyü sakınır değil

Bu dünyayı derip yığma
Ahir koyup gitsen gerek
Koyup gideceğin sanan
Dünyayı devşirir değil

Aşıkların gönül kuşu
Düşmez dünya tuzağına
Gerçek eren bu dünyayı
Hiç muhale alır değil

Eşrefoğlu Rumi sen de
Eğer şaha mahrem isen
Himmetin gözüne kevneyn
Zerre denlü gelir değil...

Eşrefoğlu Rumi  Hazretleri 

Aşk mıdır!!!

Aşk mıdır ki can-ı dil mülkünü yağma eyleyen
Aşk mıdır sinem içinde gelip de ca eyleyen
Aşk mıdır ki boynuma takıp bela zincirini
Gezdirip mecnun gibi alemde rüsva eyleyen…

Aşk mıdır ki bivefa güller elinden geceler
İnletip bülbülleri ta subh-u güya eyleyen
Aşk mıdır ki bir keman ebru nigarın yadına
Ok gibi kaddimi büküp benim de ya eyleyen…

Aşk mıdır ki fenni derdi okutup aşıklara
Fasl-ı babı sinemin levhinde inşa eyleyen
Aşk mıdır ki bu Muhibbi sinesine dağ vurup
Ahir anın gözleri yaşını derya eyleyen…

Muhibbî ( Kanuni Sultan Süleyman )

HAZRET-İ FATIMA'NIN DUASI.

HAZRET-İ FATIMA'NIN (Radiyallahu anhuma)SABAH AKŞAM OKUDUĞU DUA.OKUNUŞU, 
Yâ Hayyü ya Kayyüm Birahmetike esteğisü. Fe'aslıhli şe'nği Küllehü ve la tekilni ila nefsi tarfete aynin. 
MANASI, Ey Hayy ve Kayyum olan ALLAH,ım Rahmetinle senden yardımını isterim. Benim bütün işlerimi, hal ve Hareketlerimi düzelt. Beni bir göz kırpması kadar bile olsun nefsime bırakma...Amin.

Dervişe Nasihat.

HAYAT BİN KAYS EL HARRANİ HZ'LERİNİN BİR DERVİŞİNE YAPTIĞI NASİHATTİR..
Aklı olan karı ile koca birbirlerine üzmezler.
Huysuz kimsenin hayat arkadaşı
Devamlı üzülerek sinir hastası olur.Sinirler bozulunca çeşitli hastalıklar hasıl olur.
Hayat arkadaşı hasta olan bir eş mahvolmuştur. Saadeti sona ermiştir.
Eşinin hizmetinden yardımlarından mahrum kalır.
Ömrü onun dertlerini dinlemekle geçer
Hayat arkadaşına yapacağın huysuzlukların zararlarının kendine de olacağını düşün
Ona karşı hep güler yüzlü tatlı dilli olmaya çalış
Bunu yapabilirsen rahat ve huzur içinde yaşar
Rab'bininde rızasını kazanırsın bir hataları varsa sertlikle değil iyilikle halledeceksin
Zaman en iyi ilaçtır. Bak evladım
Bu gibi durumlarda sakin olmak lazımdır
Sen iyi olursan karşındaki de iyi olur
Öfkene mağlup olma
Öfke şeytandandır.
Hanımının ve çokçuklarının iyi olması için dua edeceksin.
Peygamber efendimiz dua müminin silahıdır buyuruyor
Hepimiz dua edelim
İnşallah aranızdaki sıkıntılar zail olur.
Şimdi anladın mı evladım.
Şunu da unutmayın dua etmeyen arzusuna kavuşamaz
Namaz vakti gelince kılmak istemeyen son nefesinde
Kelime-i Şahadet getiremez.

Güvenme Güzelim Mâle Devlete.

Güvenme güzelim mâle devlete
Bir gün olur elden gider devletin
Ömrün hebâ edip düşme zahmete
Ellerin elinde kalır servetin.

Alvarlı Efe Hazretleri

Bir Osmanlı Saati:

Bir Osmanlı Saati:
 1-Tevhid 2-İlim 3-İrfan 4-Akıl 5-Hikmet 6-İnsan 7-Amel 8-Adl 9-Ahlak 10-Umran 11-İslam 12-Hakk 
Ottoman Clock
1-Tawhid 2-Ilm 3-Irfan 4-Aql 5-Hikmah 6-Insan 7-Amal 8-Adl 9-Akhlak 10-Umran 11-Islam 12-Haq 




Abdülkâdir Geylânî Hazretleri'nin Duası.

Abdülkâdir Geylânî Hazretleri'nin Duası...

إِلٰهِي غَلَّقَتِ الْمُلُوكُ أَبْوَابَهَا، وَبَابُكَ مَفْتُوحٌ لِلسَّائِلِينَ * إِلٰهِي غَارَتِ النُّجُومُ، وَنَامَتِ الْعُيُونُ، وَأَنْتَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ، اَلَّذِي ﴿لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ﴾ إِلٰهِي فُرِشَتِ الْفُرُشُ وَخَلَا كُلُّ حَبِيبٍ بِحَبِيبِهِ، وَأَنْتَ حَبِيبُ الْمُجْتَهِدِينَ، وَأَنِيسُ الْمُسْتَوْحِشِينَ * إِلٰهِي إِنْ طَرَدْتَنِي عَنْ بَابِكَ فَإِلَى بَابِ مَنْ أَلْتَجِي * إِلٰهِي إِنْ قَطَعْتَنِي عَنْ جَنَابِكَ فَجَنَابُ مَنْ أَرتَجِي * إِلٰهِي إِنْ عَذَّبْتَنِي فَإِنِّي مُسْتَحِقٌّ لِلْعَذَابِ وَالنِّقَمِ، وَإِنْ عَفَوْتَنِي فَأَنْتَ أَهْلُ الْجُودِ وَالْكَرَمِ * يَا سَيِّدِي لَكَ أَخْلَصَ الْعَارِفُونَ، وَبِفَضْلِكَ نَجَا الصَّالِحُونَ، وَبِغُفْرَانِكَ أَنَابَ الْمُقَصِّرُونَ، يَا جَمِيلَ الْعَفْوِ أَذِقْنِي بَرْدَ عَفْوِكَ وَحَلَاوَةَ مَعْرِفَتِكَ، وَإِنْ لَمْ أَكُنْ لِذٰلِكَ أَهْلًا، فَإِنَّكَ أَهْلُ التَّقْوَى وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ.

Ey Yücelerden Yüce Rabbim! Bütün mal ve mansıp sahipleri kapılarını sürmelediler. Sen’in yüce dergahının kapısı ise asla kapanmaz ve dilekte bulunanlara her zaman açıktır.

Ya Rabbî, Ya İlahî! Yıldızlar gaybûbet âlemine, gözler de uykuya daldılar. Sen ise, ey Rabbim, Hayy’sın, Kayyûm’sun; uykudan, uyuklamadan sonsuz defa münezzeh ve müberrâsın.

Ya Rab! Gece, karanlığıyla mevcûdâtın üzerini örtünce döşekler de seriliverdi ve sevenler sevdikleriyle başbaşa kaldılar. Sen, Sen’in yolunda, Sana ulaşma istikametinde cehd ü gayret içinde bulunanların biricik sevgilisi, (benim gibi) yalnızlık gurbetine maruz kalanların da yegane enîsisin!

Ya İlâhî! Ulu dergâhına sığınan bu kimsesiz kulunu kapından kovacak olursan ben gidip hangi kapıya iltica edebilirim ki! İlâhî! Yakınlığından mahrum edersen beni, o zaman ben kimin yakınlığını umabilirim ki! İlâhî! Şayet Sen bana azap etmeyi murad buyurursan, ben biliyorum ki, cezalandırılmaya fazlasıyla müstehakım! Fakat affınla sarıp sarmalarsan, o da Sen’in lütfun ve keremindir.

Ya Seyyidî, ya İlâhî! Marifet erbabı kulların Sen’i bulduklarında Sen’den başka ne varsa hepsinden yüz çevirmişlerdir. Salih kulların Sen’in fazlınla necâta ermişlerdir. Taksîratı pek çok günahkarlar da “Tevbe, ya Rabbi!” deyip yine Senin kapına yönelmişlerdir.

Ey affı güzel Rabbim! Ne olur, affının serinliğini ve marifetinin halâvetini benim ruhuma da duyur ve beni onlarla doyur! Her ne kadar ben bunlara lâyık olmasam bile, haşyetle önünde iki büklüm olup ikâbından sakınılmaya lâyık olan da, mücrimlerin günahlarını bağışlama şanına yaraşan da yalnız Sen’sin!Amin...

Tasavvuf;

Tasavvuf;
Hakk’ın, Seni Senden Öldürmesi
Ve Seni Kendisiyle Diriltmesidir…

Cüneydi Bağdadi Hazretleri

Cilasız Ayna.

Mesnevi’den...
Hazret-i Peygamber, Cenâb-ı Aliye buyurdu ki: Ey Ali! Sen Allah’ın arslanısın; pehlivan­sın ve cesursun.
Fakat arslanlığa güvenme de ümit ağacının gölgesine gel
Öyle bir akıl sahibini vesile edin ki, hiçbir nakilci yolundan çevirmeye muktedir olamasın.
Onun gölgesi arz üzerinde kaf dağı, ruhu da çok yüksekte uçan bir zümrüd-ü ankadır.
Kıyamete kadar onu anlatacak olsam, bek­leme, onları anlatmak bitmez.
Ama kısaca; insan-ı kâmil, insanlık perdesiyle örtülmüş bir güneştir. Artık anla! Doğruyu en iyi bilen Allah’tır.
Ey Ali! Allah yolunda nefsinle başbaşa taat yerine, Hakk’ın has kulu bir kâmili vesile edinmeyi tercih et.
Herkes, kendince bir ibadete meylederek, kendilerini azabdan kurtaracak bir vesile hazırladılar.
Ama sen kâmil bir zatın eteğine yapış ki, o içten pazarlıklı nefsinin düşmanlığından kurtulasın.
Bu yol, senin için bütün taatlerden daha iyidir. Bunu yaparsan, öndekileri bile geçmiş olursun.
Sen de ey Hak yolcusu! Üstadı bulunca ak­lını başına al da ona teslim ol. Musa Peygamber gibi Hızır’ın hükmü altında yürü.
Ey Hak yolcusu! Hızır’ın yaptığı işlere tereddütsüz sabret ki, sana “artık ayrılma zamanı geldi, git!” demesin.
Mürşid, gemiyi delse de sen ses çıkarma! Çocuğu öldürse de saçını-başını yolma.
Allah, onun elini kendi eli olarak adlandırdı da ‘Allah’ın eli onların elinin üzerindeydi” ayetini indirdi.
Allah’ın eli o çocuğu öldürür ve diriltir. Diriltmek ne demek; onu ölümsüz ruh ha­line getirir.
Her kim bu yolu -pek rastlanmasa da- kendi kendine geçmişse, bil ki o da yine pirlerin himmetiyle maksadına ermiştir.
Pîrin eli, gözden ıraklara yetişemeyecek kadar kısa değildir. Onun eli, Allah’ın tuttuğu kabza mesabesindedir.
Madem ki gözden ırak olanları bile nadiren de olsa maksadına ulaştırıyorlar; hiç şüphe yok, teslim olanlar onlardan çok daha fazla ikrama nail olurlar.
O kerim zatlar, gözden ıraklara yiyecek veriyorlarsa, misafirlerinin önüne nasıl nimetler koyarlar?
Onların huzurunda boyun büküp hizmet edenler nerede, kapı dışında durup içeri ile alakadar olmayanlar nerede?
Ey Hak yolcusu! Kendine bir pır edinince, gerek onun hizmetinde, gerek tavsiye edeceği amel ve ibadette tembellik edip çamur gibi uyuşukluk gösterme.

Eğer her amel ve hizmetin zorluğundan incinir de kin tutmaya kalkışırsan, cilasız ayna gibi kalırsın.
Hazret-i Mevlana

Hakk’a Ermek Gerek.

Erden Hakk’a ermek gerek
Erenleri bulmak gerek
Bulmaz isen sen anları
Can u dilden sevmek gerek
Sevenler buldu anları
Erişti Hakk’a canları
Bütün oldu imanları
Can u dilden sevmek gerek
İzle daim izlerini
İşit güzel sözlerini
Görem dersen yüzlerini
Can u dilden sevmek gerek
Yüzlerini her kim gördü
Gönül iklimine erdi
Maksudunu anda buldu
Can u dilden sevmek gerek
Derviş derdiment Üftade
Hak yolunda olmuş geda
Muradını vere Hüda
Can u dilden sevmek gerek

ÜFTADE HAZRETLERİ

Cuma Hutbesinde Okunan Dualar ve Türkçe Anlamları.

Cuma Hutbesinde Okunan Dualar ve Türkçe Anlamları...
Birinci Basamakta:
اَللَّهُمَّ افْتَحْ عَلَيْنَا اَبْوَابَ رَحْمَتِكَ وَيَسِّرْ عَلَيْنَا خَزَائِنَ فَضْلِكَ وَكَرَمِكَ يَا اَكْرَمَ اْلاَكْرَمِينَ وَيَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ*
Manası: “Allahım bize rahmet kapılarını aç, Fazilet hazinlerini bize kolaylaştır ey Keremlilerin en keremlisi ve Ey merhametlilerin en merhametlisi.”
Üçüncü basamakta:
رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي يَفْقَهُوا قَوْلِي* رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِنْ تَأْوِيلِ اْلاَحَادِيثِ* رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا وَفَهْمًا وَاَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ*
Manası: “Rabim gögsümü genişler, işlerimi kolaylaştır, dilimden düğümü çöz ki sözümü anlasınlar. Rabbim; Bana mülk verdin ve bana Rüya tabirini öğrettin, Rabbim ilmimi ve anlayışımı artır, beni Salihler zümresine ilhak eyle.”
Beşinci veya Yedinci basamakta:
اَللَّهُمَّ هَذَا الشَّانُ لَيْسَ بِشَانِي وَهَذَا الْمَكَانُ لَيْسَ بِمَكَانِي* اَللَّهُمَّ يَسِّرْ لِي اَمْرِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي* وَسَلاَمٌ عَلَى جَمِيعِ اْلاَنْبِيَاءِ وَالْمُرْسَلِينَ* وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*
Manası: “Allahım bu hal benim halim değil ve bu mekan benim mekanım değil. Allahım işimi kolaylaştır ve benden kabul eyle. Tüm peygamberlere ve nebilere selam et. Hamd Alemlerin rabbi Allaha mahsustur.”
Birinci Hutbede okunan dua:
اَلْحَمْدُ للهِ نَحْمَدُهُ وَنَسْتَعِينُهُ وَنَسْتَغْفِرُهُ وَنَعُوذُ بِاللهِ مِنْ شُرُورِ اَنْفُسِنَا وَمِنْ سَيِّئَاتِ اَعْمَالِنَا* مَنْ يَهْدِ اللهُ فَلاَ مُضِلَّ لَهُ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلاَ هَادِىَ لَهُ* نَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَنَشْهَدُ اَنَّ سَيِّدَنَا مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ* اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ* اَمَّا بَعْدُ فَيَا عِبَادَ اللهِ! اِتَّقُوا اللهَ وَاَطِيعُوهُ* اِنَّ اللهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ* قَالَ اللهُ تَعَالَى فِى كِتَابِهِ الْكَرِيمِ*
بِسْــــمِ اللهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيـمِ* ......…………… ayet
وَقَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : …………hadis
Manası: “Hamd Allah’a mahsustur. Ondan yardım istiyor, ondan mağfiret diliyoruz. Nefislerimizin kötülüklerinden, İşlerimizin fenalığından Allah’a sığınıyoruz. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak kimse yoktur. Kimi de saptırırsa onu hidayete getirecek kimse yoktur. Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına onun ortağı olmadığına şahitlik ederiz. Ve yine şahadet ederiz ki Efendimiz Hz. Muhammed Allahın kulu ve resulüdür. Allahım Efendimiz Hz. Muhammed’e onun ailesi ve tüm ashabına salat ve selam et.
Ve sonra diyorum ki; Ey Allahın Kulları. Allahtan sakının ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah iyilik yapanlar ve takva ile sakınanlarla beraberdir. Allahü Teala Kuranı keriminde şöyle buyuruyor:………………………………………..
Ve Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem). şöyle buyuruyor:……………………
Birinci hutbenin bitiminde şu dua okunur:
اَلاَ اِنَّ اَحْسَنَ الْكَلاَمِ وَاَبْلَغَ النِّظَامِ كَلاَمُ اللهِ الْمَلِكِ الْعَزِيزِ الْعَلاَّمِ* كَمَا قَالَ اللهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى فِى الْكَلاَمِ* وَاِذَا قُرِأَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ.- besmele- اِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللهِ اْلاِسْلاَمِ
Manası: “Dikkat ediniz ki; Sözün en güzeli, Nizamın en kapsamlısı, Aziz, Mülk sahibi ve Her şeyi bilen Allahın kelamıdır. Yüce Allahu tealanın kuranında buyurduğu gibi: “Kuran okunduğu zaman, onu dinleyin ve susun, umulur ki merhamet edilirsiniz.” Besmele: “Şüphesiz Allah katında din islamdır.”
*veya
وقال عليه الصلاة والسلام التائب من الذنب كمن لا ذنب له وأستغفر الله لي ولكم التوفيق
Manası: “Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem). buyuruyor ki; Günahından tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir. Ben de size ve kendime Allahtan mağfiret ve muvaffakiyet diliyorum.”
Birinci hutbe ile ikinci hutbe arasında oturduğunda şu dua okunur:
بَارَكَ اللهُ لَنَا وَلَكُمْ وَلِسَائِرِ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ اَلاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلاَمْوَاتِ اِنَّهُ سَمِيعٌ قَرِيبٌ مُجِيبُ الدَّعَوَاتِ*
Manası: “Allah bizi, sizi ve sair mü’minleri, erkek ve kadın Müslümanları, Onların ölülerini ve dirilerinden hepsini mübarek eylesin. Şüphesiz O, işiteni duaları kabul eden ve insana yakın olandır.”
İkinci hutbede şu dua okunur:
اَلْحَمْدُ للهِ حَمْدَ الْكَامِلِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ اْلأَمِينِ وَعَلَى آلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ* تَعْظِيمًا لِنَبِيِّهِ وَتَكْرِيمًا لِصَفِيِّهِ فَقَالَ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ قَائِلٍ مُخْبِرًا وَآمِرًا* اِنَّ اللهَ وَمَلَئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا اَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا*
Manası: “Kamillerin hamdleri olan hamd Allah’a mahsustur. Salat ve selam Resulumuz Muhammedü’l emin, onun Ailesinin ve Tüm ashabının üzerine olsun. Peygamberini Yüceltmek ve Seçtiklerine ikram için Aziz ve celil olan Allahu Teala Haber vererek ve Emir ederek şöyle buyuruyor: “Şüphesiz Allah ve Melekleri Peygambere Salat ederler. Ey İman edenler Sizde ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona teslim olun.”
Sesi biraz kısarak şöyle dua edilir:
اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيد مَجِيدٌ*
Manası: “Allahım Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem).’e , Muhammedin ailesine, İbrahim a.s. ve Ailesine salat ettiğin gibi salat et. Şüphesiz sen Hamid’sin Mecit’sin”.
اَللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ*
Manası: “Allahım Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem).’i , Muhammedin ailesini, İbrahim a.s. ve Ailesini mübarek kıldığın gibi mübarek kul. Şüphesiz sen Hamid’sin Mecit’sin,
اَللَّهُمَّ وَارْضَ عَنِ اْلاَرْبَعَةِ الْخُلَفَاءِ* سَيِّدِنَا اَبِى بَكْرٍ وَعُمَرَ وَعُثْمَانَ وَعَلِىٍّ ذَوِى الصِّدْقِوَالْوَفَاءِ وَبَقِيَّةِ الْعَشَرَةِ الْمُبَشَّرَةِ وَآلِ بَيْتِ الْمُصْطَفَى وَعَنِ اْلاَنْصَارِ وَالْمُهَاجِرِينَوَالتَّابِعِينَ اِلَى يَوْمِ الْجَزَاءِ* اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ
اْلاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلاَمْوَاتِ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ* وَسَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*
Manası: “Allahım Sadakat ve vefa sahibi olan, 4 halife,efendimiz ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğer Cennetle müjdelenen 10 kişiden, Hz. Muhammet Mustafanın Ehli beytinden, Muhacirler’den, Ensar’dan ve bunlara tabi olanlardan kıyamet gününe kadar razı ol.
Allahım Mü’min erkek ve kadınları, Müslüman erkek ve kadınları, onların hayatta olanlarını ve ölmüşlerini rahmetinle bağışla. Ey Merhametlilerin en merhametlisi. Selam Peygamberlerin üzerine olsun. Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.”
Sesli bir şekilde şu dua edilir.
Allahım İslama ve Müslümanlara yardim et!
Vatanımızı ve milletimizi her türlü tehlikeden koru!
Bize dünyada ve Ahirette iyilikler ve güzellikler ihsan eyle!
Bizi, anne-babamızı ve bütün müminleri bağışla!
Şüphesiz sen işiten ve dualarımızı kabul edensin!
Dua bitince gizlice Besmele çekilir ve:
اِنَّ اللهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَاْلإِحْسَانِ وَاِيتَاءِ ذِى الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder;
hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor”

Nahl Suresi: 90

Hazret-i Ali (Radiyallahu Anh)’Den Bir Hutbe.

Hazret-i  Ali (Radiyallahu Anh)’Den Bir Hutbe...
Ey insanlar! Dünya bize sırtını çevirerek büyük bir hızla giderken, ahiret ise aynı hızla yaklaşıyor.
Bu dünya, yarın ahirette yapılacak alan yarış için bir hazırlanma yeridir. Biliniz ki siz bir gayeyle yaşadığınız ve arkasından ecelin geleceği bir günde bulunuyorsunuz. Kim eceli gelmeden bu gaye için çalışmazsa, onun bütün amelleri boşa gider.
Korkulu ve dar anlarınızda Allah’a nasıl yalvarıyorsanız sevinçli ve bolluk zamanlarınızda da O’na öylece yalvarınız ve kulluk ediniz.
Ben, insanların cenneti isteyip cehennemden kaçarken, bir yandan da her ikisini de unutmalarından daha garip başka bir şey bilmiyorum. Hak yolda fayda elde etmeye çalışmayan bir insan, mutlaka batıldan zarar görecektir. Doğru yoldan kaçan insan, muhakkak sapıklık seline kapılır.
Bildiğiniz gibi bu dünyadan göçmeniz emredilmiş ve yol azığınızın da neden ibaret olduğu size haber verilmiştir.
Ey insanlar! Dünya hazır bir sofradır; doğrular da yalancılar da ondan yer. ahretse doğruluğu kesin ve kudret sahibi padişahın, yalnızca kendisine kulluk yapanlara vaat ettiği bir yurttur.
Dikkat ediniz, şeytan size kötülüğü emredip fakirliği vaad ediyor. Allahu Tealâ ise mağfiret ve fazilet vaad etmekte. Allahu Tealâ merhametlilerin en merhametlisidir.
Salih ameller yapınız ki, kıyamette her türlü azaptan ve sıkıntıdan korunmuş olasınız.
Şunu biliniz ki, Allahu Tealâ cennetini yalnızca kendisine itaat edenlere, cehennemi ise isyan edenlere vaad etmiştir. Cehennemin ateşi, sönmek bilmeyen, uğultusu asla dinmeyen, içerisine atılanı asla bırakmayan, çatlakları onarılmayan bir ateştir. Çok sıcak ve çok da derindir. İçeceği irin ve kandır.

Sizin için en korktuğum şey nefsinizin heva ve heveslerine uyup, uzun emellere kapılmanızdır.

Hazret-i Ömer (Radiyallahu Anh)’Den Bir Hutbe.

Hazret-i  Ömer (Radiyallahu Anh)’Den Bir Hutbe...
En Büyük Felaketzede, Dini Yağma Edilendir
Allahu Tealâ’ya hamd ve senadan sonra; Ben size, baki olan ve kendisinden başka her şey fani olan ve itaat edildiği takdirde dostlarına ihsanlarda bulunan; isyan olunduğu takdirde düşmanlarına azap veren Allah’tan korkmanızı tavsiye eylerim.
Sapıklığı kurtuluş görüp o yola sapan ve helâke uğrayanların da, doğru olanı sapıklık sayarak onu terk edenlerin de ellerinde bir mazeretleri yoktur. Çünkü deliller kesindir ve yol açıklanmıştır. Artık mazeret ortadan kalkmış ve hiçbir kimsenin Allahu Tealâ’ya karşı diyecek bir sözü kalmamıştır.
Bizim vazifemiz, Allah’ın taat için emrettiklerini ve günah olarak yasakladıklarını sizlere tekrarlamak ve halkın yakında ve uzakta bulunanları üzerinde Allahın buyruklarını icra ve ikame eylemektir.
Bilmeyenin bilip öğrenmesi ve aşırıya gidenlerin öğütlenmeleri için hak söz söylenmesini isterim. Bu hak sözü kim söylerse söylesin, tek hak söz söylesin. Biliyorum ki, bazı kimseler boş hülyalara düşerek: “Namaz kılanla namaz kılar ve cihad edenlerle birlikte cihad ederiz..” diyorlar.
Biliniz ki iman temennilerden ibaret değildir. İman hakikattir. Kim ki Allah’ın rızası için farzları yerine getirir ve niyetini düzeltirse, işte o kurtulan ve murada erendir. Ve her kim ibadet ve itaatını arttırırsa, Allah da onun mükâfatını arttırır.
Hakiki mücahit, nefsinin boş arzularına karşı gelebilendir, haramlardan korunandır. Biliniz ki din, ciddiyet ve samimiyettir. Bazı kimseler de var ki, gösteriş için gazâya çıkarlar. Bazı kimseler de, yalnız karşılığını Allah’tan bekleyerek gazâ eylerler. Allah sizden aza razı oldu ve bu aza karşılık çok sevap verdi.
Vazife.. Vazife.. Bunları eda edin ki cenneti bulasınız..
Sünnet… Sünnet.. Sakın sünneti terk etmeyin ki, bid’attan sıyrılasınız.
Öğreniniz ki geri kalmayasınız. Geri kalan yolu şaşırır. İşlerin kötüleri, sünnete muhalif olanlarıdır. Sünnet yolu üzere ortalama gitmek, yanlışa götürecek genişlik bulmaya çalışmaktan hayırlıdır.
Size verilen öğütleri dinleyin, anlayın… En büyük felâketzede, dini yağma edilendir. Ve en bahtiyar kimse başkasının halinden öğüt alandır.
Emir sahiplerine itaat edin. Birlikten ayrılmayın. İtaat ve birlik üstünlük, ayrılık ve masiyet de zillet doğurur. Sizin için ve kendim için Yüce Allah’tan mağrifet taleb eder ve sözümü burada bitiririm.

İLAYI KELİMETULLAH

İLAYI KELİMETULLAH
SAKLANAN GERÇEKLER VE İLAYI KELİMETULLAH…
“Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah’a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır.[ Hac, 78 ]
Yüce kitabımızda açıkça belirtilmiştir; Türkler sonradan Müslüman olmamışlardır. “Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi” denilerek Allah’ın kırbacı Türkler’in görevi açıklanmıştır. Yüce dinin peygamberini (haşa) vasıfsız, korkak ve ürkek gösteren günün hüküm sahipleri, Hazret-i Adem’i cennetten yaprak ile gelen ve elbisesiz, edep yerleri açık tasvir eden ve de bizim bunlara inandıranlar değil mi?!..
İlayı Kelimetullah’ı anlatmadan önce tüm bu yanlışları kafalardan silmek lazımdır ki ancak bu şekilde Allah kelamı berrak, sade ve dosdoğru anlaşılabilir…
Öncelikle Türk’leri tanımak için gereken bazı terim ve hedefleri açıklayalım;
Kızıl Elma: Özellikle Oğuz Türk’leri için Kızılelma, üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan idealler veya hayallerdir. Bu kelime Türk Milleti için genel olarak Batı yönünde ilerlemek anlamı taşıdığı gibi, bireyler için de kendi hedef ve projelerinde kullandıkları “ulaşılmak istenen” ülkü anlamına gelmiştir.
İstanbul’un Fethi’nden sonra, Kızılelma’nın, Roma’da bulunan Saint-Pierre Kilisesinin mihrabındaki altın top olduğu ileri sürülmüştür. Zaten Fatih, İstanbul’un gönlünü fetihinden sonra, İstanbul’da odaklanmış pislik, şirk ve zulüm üreteçleri Roma’ya kaçmış ve dünyaya, kin ve nefreti buradan şırınga etmeye devam etmişlerdir. Fatih erkenden uçmağa varmamış olsaydı mutlaktır ki sıradaki hedef, Costantine’ye İstanbul demesi gibi; Roma’ya da Türkeli dedirtecekti…
Türk’lerin belirli bir tarihten sonra toplu halde Müslümanlığa geçtiklerini, öncesinde Şamanizm gibi hurafeler ve batıllarla dolu dinlere inandıklarını söyleyen yalancı tarih erbapları; korkularındandır ki kimi tarihi belgeleri görmezden gelirler. Örneğin; “Tanrı irade ettiği için tahta oturdum; dört yandaki milletleri nizama soktum” diyen Oğuz Kağan sadece bir isim olarak anlatılmaktadır. Derler ki; “Türklerin İslamiyete geçmeleri kolay oldu çünkü inandıkları Gök Tanrı dini İslamiyet ile benzer özelliklere sahipti.” Tiyatral bir komedi olarak oynanan bu senaryo gerektiğinden fazlaca komiktir. Gizlenen gerçeği ancak bu kadar örtebilmişlerdir ki güneş balçıkla sıvanmaz. Gök Tanrı inancı dediğimiz inanç sistemi hakkında yeteri kadar bilgilere sahip olmamaları (ki eminim yeteri kadar bilgiye de sahiptiler de görmezler, görmezden gelirler) onun bugünkü İslam ile birebir aynı olduğunu, Türklerin namaz kıldığını, oruç tuttuğunu, kurban kestiklerini ve hacca gittiklerini yok saymak için yeterli değildir. Türkler ilk atalarından beri Allah’ın dini İslamdırlar.
Türklerin İlk Atası; Hazret-i Nuh’tur… Kur’an’da, tufanın ardından Hazret-i Nuh’un gemisinin Cudi Dağına yerleştiği bize bildiriliyor.
“Allah tarafından denildi ki: Ey yeryüzü suyunu yut! Ey gökyüzü sen de suyunu kes! Ve sular çekildi. Emir yerine gelmiş oldu. Gemi de Cudi dağı üzerine oturdu. O zalim kavme böylece dünyadan uzak olun denildi. [ Hud, 44 ]
Cudi dağı Mezopotamya’ya ve Konya’ya çok yakındır. Zaten ilk yerleşmeler de bu bölgelere olmuştur. Yeri gelmişken söyleyelim gizlenen gerçeklerden biri de Türklerin öz yurtlarının sadece Orta Asya değil, Avrasya dediğimiz Avrupa ve Asya’nın kapsandığı topraklardır…
Hazret-i Nuh’un oğulları; Sam, Ham ve Yafes’dir. Şimdi Hazret-i Nuh’tan Türk’e nasıl varmıştır görelim. Hazret-i Nuh’un oğlu Sam’dan Asur ve Araplar; Ham’dan İsrail, Hint-Avrupa Milletleri; Yafes’ten Türk’ler türemiştir. Diğer ikisini geçip Yafes’in oğullarını inceleyelim…
Yafes’in oğulları; Gomer(Sümer), Yavan, Mogog(Gog-Mogog), Madai(Medler), Tiras, Tubal(Tuval), Meşeç’dir.. Sırasıyla Gomer’in oğulları; Togarmi, Rıfat(Dicle ve Fırat), Aşkenaz’dır… Burda Togarmi oğluna tekrar döneceğiz ki Togarmi’nin oğullarını saydığımızda gerçekler tüm açıklığıyla ortaya çıkacaktır. Yafes’in bir diğer oğlu Yuva’nın oğlu(Yafes’in Torunu)’nun ismi Tarşiş’dir. Bu isim Türkçe özellikler taşıması sebebiyle özel ilgimizi çekmiştir. Öz Türkçe kelime köklerini ve eklerini bünyesinde barındırıyor. Yafes’in bir diğer oğlu, Mogog(Gog-Mogog) da bir Türk devleti ismini akıllara getiriyor…
Biraz önce ismini verdiğimiz Yafes’in oğlu Gomer(Sümer)den olan torunu Togarmi’dir… Togarmi’nin oğullarını saydığımızda ne demek istediğimiz açıkca ortaya çıkacaktır… Togarmi’nin oğulları sırasıyla şöyle; Uygur, Tiras, Avar, Hun, Barsil, Zarna(Tarniyaklı), Kozar(Hazar), Sanar, Bulgar, Sabir’dir…
Bu isimleri duyduktan sonra soy ağacını, kendinize dahi getirebilirsiniz artık.
Sümer, Gog, Mogog, Gur, Guz, Oğuz, Macar…
Sonuç olarak Türklerin ilk atalarından beri Müslüman olduklarını ortaya koymuş oluyoruz. Ne vahimdir ki peygamber torunu olan bu milletin inançlarını yalancı tarihçiler değiştirmiş ve “Siz önceleri Müslüman değildiniz” denildiğinde buna inanır hale getirilmişlerdir…
Yaptığımız bu tespit ve gerçekleri ortaya koyma işinden sonra Oğuz Kağan’ın dediği gibi  “Titre! Kendine Dön!..” Kendine döndükten sonra ise de İslamdan önce İslamdan sonra gibi cümleler dahi kullanmamak lazımdır. İslam ilk insandan son insana kadar vardır… Öncesi sonrası yoktur… İslam’dan önce Türk tarihi, İslam’dan sonra Türk tarihi gibi bir ayrıma da gidilemez…
Türkçü Cephe’nin davası olan ve kendine dönen Türk evlatlarından oluşan bu ülkü erleri, İlayı Kelimetullah’ı dünya hayatları bitmeden gerçekleşeceğine iman etmiş ve bunun için çalışmaktadırlar. Bu bir bilim kurgu veya hayal değil gerçekleşecek olan ve de bizzat Allah tarafından vaat edilen bir mutluluktur.
Önce Türk’ü anlattıktan ve nereden geldiğini, tüm hayatımız boyunca hatta devlet hayatları boyunca söylenen, ilk okullarda, liselerde ve de üniversitelerde beyinlerimize kazınmak istenen tüm yalanları ortaya koyduktan sonra ilayı kelimetullah nedir açıklayabiliriz.
İlayı Kelimetullah Nedir?…
İla’y-ı Kelimetullah, şekillerinde söylenen; Türkçe’de İlayı Kelimetullah denilen kavramın kelime anlamı; Allah’ın Kelimesidir… Allah ismini duyurmak, zikretmek ve bu şekilde yüceltmek anlamına gelir. Allah adını inkar edenle Allah yolunca savaşmak anlamını özünde taşır. Bu kavramın içeriğini anlamak için kelime anlamında ötesine, içerdiği ülküyü görmek gerekir. Bu ülkü Türkler tarafından gerçekleştirilmek üzere, yine Türkler tarafından ortaya konmuştur.
İslam dini herhangi bir millete değil, tüm dünyaya gelmiştir. Bunun farkında olan Türkler, İslamı yaymak ve gönüllere nakşetmek amacı ile İlayı Kelimetullah projesinin işçileri olmuşlardır. Bu cihat(savaş) insanlara zorla İslam dinini kabul ettirmek için değil, aksine onlara fikir ve vicdan hürriyeti vererek doğru yolu bulma imkanını elde etmeleri için yapılır. İslam dini, hiçbir kimseyi kendisine inanmaya zorlamaz. Ancak, insanlığa, İslam’ın yolunu tıkayanları etkisiz hale getirerek insanlara yardımcı olur. Tarihten Türk adını silmeye çalışanlar ise Hz. Muhammed(sav)’in tüm dünyaya gönderdiği elçilerinin, o atlar üzerinde kilometrelerce mesafeleri gönüllü olarak geçen, kurak topraklara ve vahşi atlara alışkın olan Türkler olduğunu saklamaktadırlar.
“Fitne ve fesat çoğalıpta kan gövdeyi götürdüğünde Allah bu ümmete mevaliden bir ordu gönderecektir; onlar ata binmede Araplar’dan çok daha üstün ve silah kullanmada onlardan daha çok mahirdirler. İşte Allah (c.c.) bu dini onlarla yeniden bir kere daha güçlendirecektir.” [ Hz. Muhammed (s.a.v.) ]
Burada şunu özellikle söylemek gerekir ki; İslam dini savaşı, zulmü emretmez. Burada yapılması gereken ilk şey; İslam toplumunun oluşmasına engel olan ve buna karşı mücadele edenlerle savaşmaktır. Bu zamana kadarki savaş, bilim ve teknik ile olacaktır. Zaten bilim ve teknik Müslüman’ın yitik malı iken bunun aksini söylemek imkansızdır. Dünya üzerinde ekonomik, askeri vb. olarak İlayı Kelimetullah’ın tersine çalışan, buna gizli veya açıktan düşmanlık eden herhangi bir kuruluş, kişi varsa bununla ilk mücadeleyi vermek gerekir…
“Yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din tam anlamıyla Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse sataşmayın. Zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur.” [ Bakara, 193 ]
İlayı Kelimetullah mücadelesinden bahsetmeyen, adeta uyuşuk beyinler oluşturmak isteyen bazıları da, “sen namazını kıl, gerisine karışma” şeklinde Müslümanı öz benliğinden uzaklaştıracak ve sabretmeyi beklemek zanneden; sabretmenin mücadele etmek olduğunu bilmeyen kişiler ortaya çıkarmak çabasındadırlar. Müslüman tüm ibadetlerini yaparken; namazını kılar ve orucunu tutarken, Allah’ın bizim için en sevdiği ibadet olan İlayı Kelimetullah için de mücadele eder…
“İman edenlerden özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler birbirine eşit değildir. Allah, mal ve canlarıyla cihad edenleri, mertebe yönüyle oturanlardan üstün kılmıştır. Allah hepsine de cenneti vaad etmiştir, ama Allah cihad edenleri, oturanlara; büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır.[ Nisa, 95-96 ]
Derler ki; bir insan namaz için camiye doğru yürürken yolda başına bir iş gelse ve oracıkta ölse, o gitmeye çalıştığı namaz onun hesabına kılındı olarak işlenir… Öyleyse bizler bu koskoca İlayı Kelimetullah ülküsü’nün heybeti ile kendimizden geçmeyelim, başarısızlık ve kaybetmek Allah’tan yana olanlar için değildir. Bunca zaman “kanımız aksa da zafer İslam’ındır” dedik… Şimdi ise şunun farkındayız ki “Kanımız aksa da akmasa da zafer İslam’ındır…
Bizim bu kutsal mücadele için ne kadar süre mücadele edeceğimizi tahmin edemeyiz ama en başta da dediğim gibi, bizler ömrümüz sona ermeden bu Kızıl Elma’ya ulaşacağımızı biliyor ve iman ediyoruz… Çünkü tüm bu koşuşturma, günlük hayatın içine bir bir işlediğimiz İlayı Kelimetullah davası için büyük bir yardımcımız var… Bir yardımcı yeter… Allah var...
Türk İslamcılar olarak yukarıda saydığım ve bize bugüne kadar gerçekmiş gibi iletilen, bazı yalanlara kanmışlar, aldanmışlar olabilir. Bazısı da tam tersine bu işlerin Arap milliyetçiliği ile örtüştüğünü sanabilirler. Kurt ile insanın çiftleştiği ve kendisinin de buradan geldiğine inanlar, Türklerin dört dağ arasında kaldıktan sonra neredeyse yok olacağına inanlar olabilir. Türk İslam Ülküsü denildiğinde, Türk olsun da dinsiz olsun ne fark eder önemli olan ırktır diyenler olabilir… Tüm bunlara cevap olarak şunu söyleyebiliriz; İslamiyet tüm milletleri kapsar fakat Türklük sadece İslamiyet’i kabul eder. İslamiyet dışında farklı bir inanç, Türk’ün vücuduna uymaz, hata verir, yara bere olur… Bu yüzden acele Türk Birliği kurulmalı ve Turan içindeki tüm soydaşlarımıza İlayı Kelimetullah’ın dedesinin emaneti olduğunu anlatmalı…
Sonuç olarak Türk’ün ödevi açıkça ortaya çıkmış bulunuyor; Türk devletlerinin başına geçmiş tüm Başbuğlar bu hedef için alt yapıyı oluşturdular, kimisi İlayı Kelimetullah’a çok yaklaştı kimisi de gerçekleştirecek askerler yetiştirdi… İlayı Kelimetullah tüm dünya yüreklerine Allah adını nakşetme ülküsüdür. Dev betonlara Bilge Kağan “Ben Tanrının dünyadaki askeriyim” diye yazarken, Çin sarayını basarken Kürşad’ın aklındaki, gemiler karadan ilerlerken Fatih’in aklındaki, Nutuk’u kelime kelime arkadaşlarına okurken Mustafa Kemalin aklındaki hep buydu… Başbuğ Alparslan Türkeş’in bir siyasi liderin de ötesinde Başbuğ oluşunun sırrı bu idi…
İlayı Kelimetullah… Saklanan gerçekler ve Türk İslam Ülküsü buydu… Şimdi bundan sen de haberdarsın… Allah’ın en sevdiği ibadeti yerine getirirken bu işin çok güç olduğunu düşünmeye gerek bile yok… Çünkü bir yardım eden var… Allah var…Alıntı 

Ara bul!

Ara bul!
Ey gönül kendini vezn etmeye kantar ara bul!
Yürü git, kantarına hâlis olan a’yar ara bul!
Kapatırlar seni bir hâl-i haraba yalınız
Ol karanlık geceler kendine bir yâr ara bul
Hafız Ahmet Soyyiğit

Bir Dem Gelür.

Bir Dem Gelür...
Bazen sağlam, bazen hasta, bazen mutlu, bazen mahzun,
Bazen cihanın sultanıyım, bazen bir âzâde kul.
Bir dem âbid bir dem zâhid bir dem âsî bir idem mutî
Bir dem gelür ki iy gönül ne dînde ne îmândasın...
Yûnus Emre Hazretleri
Bazen sağlamsın, bazen hasta, bazen mutlu, bazen üzgün
Bazen cihanın sultanıyım, bazen bir başıboş kul.
Bir an ibadet eder, bir an ibadeti çıkar için,yapar, bir an âsi, bir an itaâtlisin,
Bir an gelir ki ey gönül, ne dinde ne imandasın