Millî Mücadele'de Din Adamları ...
Milli Mücadele'de ağalar, eşraf, şeyhler, din adamları,
askeri ve sivil yöneticiler ve halk kendi özelliklerine özgü genel bir davranış
içerisinde bulunmuşlardır. Bunlardan mücadeleye katılanlar, karşı duranlar ve tarafsız
olanlar vardır. Örneğin gerek köydeki ağa, gerekse şehir ve kasabadaki eşraf,
genel olarak birbirini çekemeyen, karşılıklı rekabet halinde bulunan bir
özellik gösterir. Biri Kuva-yı Milliyeci ise, diğeri İstanbul hükümeti
tarafındadır. Kimileri de malını, mülkünü muhafaza edebilmek için düşmanla hoş
geçinme yolunu tutmuş, bir kısmı da yine aynı maksatla dövüşenler satında yer
almıştır. 1 Bu arada hiç kuşkusuz vatanseverlik duygusuyla hareket edenler de
vardır.
Öte yandan askeri ve sivil yöneticiler (subaylar ile
valiler, mutasarrıflar ve kaymakamlar) politik bakımdan iki hasım cepheye
-İttihatçı ve İtilâfçı- bölünmüşlerdir. Gerçi eşrafta ve diğer zümrelerde de,
az veya çok bu bölünme mevcuttu. Fakat, politik çekişme zararlarını en çok
toplumun aydın kesimini oluşturan bu grupta hissettirmiştir.2
Buraya kadar söylenenler din adamları için de geçerlidir.
İleride daha geniş söz edileceği gibi, vatanın işgallerden kurtarılması ve
milletin bağımsızlığının korunması için, pek çok din adamı önemli hizmetlerde
bulunmuşlardır. Onlar, cami kürsülerinde, meydanlarda düzenlenen mitinglerde
kurdukları cemiyetlerde, hatta cephelerde halka rehberlik etmişlerdir. Ayrıca
bu uğurda hiç çekinmeden mallarını sarf edenler olduğu gibi, bir kısmı da şehit
olmuştur. Bu cümleden olarak, Nisan 1920'de Gönen Müftüsü Şevki Efendi
Anzavur'un adamlarınca, İvrindi'de Dersiam Ali Rıza Efendi Yunan askerlerince,
Ekim 1920'de Müderris Sivaslı Ali Kemali Efendi Delibaşlı Mehmet
taraftarlarınca, Nisan 1921'de de Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi Yunan
kuvvetlerince şehit edilmişlerdir. Bu arada 2 Şubat 1926'da Eşme Müftüsü Hacı
Ahmet Nazif Efendi'de Milli Mücadele'deki hizmetleri yüzünden Madanoğlu
Mustafa'nın kızkardeşinin oğulları Kamil ve Haydar tarafından öldürülmüştür.3
Sayıları çok az olmakla birlikte kimileri de Padişah-Halife
tarafını tutup Kuva-yı Milliye'ye karşı çıkmışlardır. Sabahattin Selek'in de
belirlediği gibi bunlar fonksiyonlarını yalnız ibadetle, vaazla değil, kan
dökerek de yapmışlardır. Bu silahşör hocalar arasında 31 Mart'tan kalma
mektepli düşmanı yobazlar, ne istediğini bilmeyen cahil takımı ve din yolunu
kâr yolu sayan açıkgözler vardır. Gerede-Bolu olaylarının Kör Ali Hocası,
Divitlinin Eşref Hocası, Düzce'nin Ahmet Hocası, Biga'nın Gavur İmamı,
Konya-Bozkır'ın Şeyh Zeynelâbidin'e bağlı hocaları, Milli Mücadele'nin iç
cephelerini açarak, ciddi tehlikeler yaratmışlardır.4
Şeriatın elden gittiğini iddia eden hoca sınıfı hep Hürriyet
ve İtilâf Partisi'ne katılmıştır. Bunların en ünlüsü yukarıda ismi geçen
Konyalı Zeynelâbidin, siyasi hayatına Hürriyet ve İtilâf Partisi Konya Meb'usu
olarak başlamıştır. Daha sonra Padişah Vahdeddin'e de tesir ederek Ayan
azalığına seçilmiştir.5
Hürriyet ve İtilâf Partisi'nin ihmal edilmeyecek bir diğer
ismi de Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'dir. "Meşrutiyet Devri'nin
Mebusan Meclisinde uzun nutuklarıyla ve hazır cevaplığı ile tanınan bu din
adamı, dini sıfatını geçim ve şöhret için ustaca kullanmasını bilmiştir. Damat
Ferit Paşa hükûmetlerinde Şeyhülislâmlık yapmış, Ferit Paşa'nın Paris'e gittiği
bir devrede kendisine Sadrazam vekilliği görevi verilmiştir. Anadolu harekatını
eşkiya harekatı, bu harekatın önderi Mustafa Kemal Paşa'yı da baş şaki olarak
gören Mustafa Sabri, düşmanın İzmir'den denize dökülmesi üzerine, Ermeni ve
Rumlardan müteşekkil bir kuvvetle Türk ordusunun karşısına çıkılmasını
Vahideddin'e teklif edecek kadar ulusal harekete düşmandı.6 Bu arada onun,
ulusal bağımsızlık savaşımızda milli varlığa düşman cemiyetlerden Teali-i
İslam'ın kurucularından olduğu da unutulmamalıdır. İlk adı Cemiyet-i Müderrisin
(Medrese Öğretmenleri Derneği) olan Teâli-i İslâm Cemiyeti'nin yönetim
kurulunda, Mustafa Sabri (Başkan), İskilipli Mehmet Atıf (İkinci Başkan),
Said-i Kürdi (Nursi) (İttihat ve Muhammediye Cemiyeti önderlerinden) bulunuyordu.7
Teâli-i İslâm Cemiyeti, Kuva-yı Milliye aleyhinde bildiriler yayımlamıştır.
Bildirilerden 16 Eylül 1919 tarihli İkdam gazetesinde yayımlananı çok etkili
olmuş; Anadolu'da yer yer isyanlar çıkmıştır. Bu bildiri incelendiğinde,
Teâli-i İslâm Cemiyeti'nin milli varlığa ne denli düşman olduğu daha iyi
anlaşılacaktır.8
Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin şube başkanlıklarında bulunan
din adamları da vardır; Isparta Müftüsü Şakir Efendi, Bursa Müftüsü Ömer Fevzi
Efendi gibi. Özellikle Ömer Fevzi Efendi, Bursa ve çevresinde Kuva-yı Milliye
aleyhinde etkili olmuş bir din adamıdır. Anadolu harekatı yanında yer alan din
görevlilerine çeşitli baskılarda bulunmuş, bir kısmını görevinden azlettirerek,
bu arada kendisi de Müftü Ömer Kamil Efendi'yi görevden azlederek Bursa Müftüsü
olmuştur.9
Bu isimlere düşmanla iş birliği yapan Said Molla, Babaeski
Müftüsü Ali Rıza gibi birkaç isim daha ilave etmek mümkündür. Ancak hemen
belirtelim ki, bunların hepsi İslamiyet'in kutsal ruhunu anlamayan veya anlamak
imkanı bulmadan, din adamı kisvesi kazanmış, cahil ve aldatılmış kişilerdir.
Laikliği, dinsizlik hatta Atatürk'ü, din düşmanı olarak nitelendirmişlerdir.
Atatürk'ün böylelerine karşı mücadele ve tepkisi, İslam dinine karşı gibi
gösterilmiş ve bugüne kadar aynı propaganda sürdürülegelmiştir. Bu din adamları
ile ilgili söylediklerimizi, kendisi de bir din adamı olan ve I. Dönem TBMM
üyelerinden Mehmet Vehbi Efendi'in (Çelik) 23 Ekim 1920 tarihinde Meclis
kürsüsünde dile getirdiği şu tümceleri özetler mahiyettedir:
"...Sarıklı namına teessüf ederim. Ve sahte sarıklılar
ulemadan madut değildir. İşte o hain (Zeynelâbidin) habisin yetiştirmiş olduğu
kendi gibi müftüsü birkaç kimseden ibarettir. Buna sarıklılara mal edip de
hocaları itham etmek de muvafıkı insaf değildir.".10
Bu bakımdan tüm din adamlarının Kuva-yı Milliye aleyhinde
çalıştığı söylenemez. Ülkesini seven pek çok din adamı kendiliklerinden Anadolu
harekatı yanında yer almışlardır.
Ölüm-kalım mücadelesininin ilk günlerinde Atatürk'ün de
belirttiği gibi halk, "hakiki vaziyeti anlamamışlardı. Fikirlerde
karışıklık vardı. Dimağlar adeta durgun bir haldeydi..." yine Atatürk'ün
ifadesiyle pek çok din adamı "hakikatı halka izah ettiler. Doğru yolu
gösteren vaaz ve nasihatlerden sonra herkes çalışmaya başladı.". 11 Bu
cümleden olarak, İzmir'in işgalinden sadece dört saat gibi kısa bir süre sonra
düzenlediği mitingde "işgal edilen memleket halkının silaha sarılması dini
bir görevdir." diyen Müftü Ahmet Hulusi Efendi'nin etrafında Denizlililer
hemen birleşmişleridir. O, bu tarihi konuşmasında şöyle diyordu:
"Muhterem Denizlililer!... Bugün sabahın erken
saatlerinde İzmir, Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Bu tecavüze karşı
hareketsiz kalmak, din ve devlete ihanettir, vatana karşı işlenen suçların,
Allah ve tarih önünde affı imkansız ve günahtır. Cihat, tam manasıyla teşekkül
etmiş dini görev olarak karşımızdadır. Hemşehrilerim, karşımıza çıkarılan dünkü
tebaamız Yunan'a biz mağlup olmadık. Onlar öteki düşmanlarımızın vasıtasıdır.
Yunan'ın bir Türk beldesini ellerine geçirmelerinin ne manaya geldiğini,
İzmir'de şu birkaç saat içinde işledikleri cinayetler gösteriyor. Silahımız
olmayabilir, topsuz, tüfeksiz olarak sapan taşları ile de düşmanın karşısına
çıkacağız. İstiklal aşkı, vatan sevgisi, haysiyet şuurumuz ile, kalbimizdeki iman
ile mücadelemizin sonunda zafer kazanacağız. Bu uğurda canını verenler şehit,
kalanlar gazidir. Bu mutlak olarak cihad-ı mukaddestir. Sizlere vatanımızı
düşmana teslim etmekten başka bir çarenin olmadığını söyleyenler, düşman
esareti altında olanlardır. Onlar, irade ve kararlarına sahip değillerdir. Bu
vaziyette onların emri ve fetvası aklen ve dinen caiz, makbul ve muteber
değildir. Doğru olan vatan savunması ve bağımsızlık uğruna cihattır.
Korkmayınız. Üzülmeyiniz. Bu liva-yi hamdin altında toplanınız ve mücadeleye
hazırlanınız. Müftünüz olarak Cihad-ı Mukaddes Fetvasını ilan ve tebliğ
ediyorum. Elinizde hiçbir silahınız olmasa dahi üçer taş alarak düşman üzerine
atmak suretiyle mutlaka fiili mukabelede bulununuz."12
Ahmet Hulusi Efendi'nin konuşması ve düzenlenen miting,
çevre il ve ilçelerde de etkili olmuştur. 16 Mayıs Cuma günü Acıpayam, Sarayköy
ve Tavas ilçelerinde, 17 Mayıs Cumartesi günü ise Çal ilçesinde mitingler
düzenlenmiş ve Yunan işgalini protesto telgrafları çekilmiştir.
Diğer taraftan Müftü Ahmet Hulusi Efendi ilk fiili savunma
örgütünü kuranlardandır. Denizli Kuva-yi Milliyesi adını alan bu teşkilatın
sevk ve idaresi için yakından ilgilenmiştir. Dinar ve Afyon-Karahisar'a gitmek
suretiyle bu ulusal kuvvetin ikmalini sağlamıştır. Milli Mücadele'de Denizli
hatta sadece Milli Mücadele denildiği zaman ilk akla gelen isim kuşkusuz onun
ismidir.13 Bu yüzden İstiklal Savaşı'nda Garp Cephesi Nasıl Kuruldu?, adlı
eserin yazarı Rahmi Apak'ın da tespit ettiği gibi, "Yalnız Denizlililer
değil, bütün Türk milleti Ahmet Hulusi Efendi ile iftihar edecektir."14
Bir diğer din adamı Sarayköy Müftüsü Ahmet Şükrü Efendi, 16 Mayıs 1919
tarihinde düzenlediği mitingde halka İzmir'in kafir Yunanlılar tarafından işgal
edildiğini, bu kafirlerin bulunduğu yerde Cuma namazı kılınamayacağını ve
kılınmasının da caiz olmadığını bildirerek, düşmana karşı konmasını
istemiştir.15
Denizli-Çal Müftüsü Ahmet İzzet (Çalgüner) Efendi de
ilçesinde ve çevresinde halkın ulusal harekete katılmaları için çalışmalarda
bulunan din adamlarının ilklerindendir. O, 17 Mayıs 1919 günü Çal halkını Çarşı
Camii'nde toplayarak onlara düşman istilasına karşı seyirci kalınmamasını ve
silahla karşı konulmasının gerekli olduğunu anlatmıştır. Daha sonraki günlerde
de aynı camide yapılan toplantılarla halkı düşmana direnme konusunda
bilinçlendirmeye ve örgütlemeye çalışmıştır. Bu amaçla, ilçenin nüfuzlu
kişileri ile toplantı yapmıştır. Böyle bir toplantıda; "Allahımız bir,
kitabımız bir, vatanımız bir olduğuna göre korumaya da mecburuz. Kutsal değerlerimizi
savunmak için Allah'ın ve Peygamberin emirlerine uymak gereklidir. Çöken saray
saltanatının yerine milletin kalbindeki iman nuru bir kat daha
parlamıştır..." şeklinde yürekleri ürpertici bir konuşma yapmıştır. Ayrıca
Ahmet İzzet Efendi, toplantıda hazır bulunanlardan bir de imzalı senet
almıştır. Çal halkından 20 kişinin imzaladığı senette; "Efendim, yukarıda
isimleri yazılı olanlar, cümlemiz dinimizi, vatanımızı, namusumuzu korumak için
size iştirak etmeye söz veriyoruz. Buna dair her ne emir olursa ifasına
hazırız."16
Çal Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin de kurucularından olan
Ahmet İzzet Efendi, Çal ve çevresinden topladığı 100 gönüllü ile Aydın-Köşk
cephesinde düşmanla çarpışmıştır.17
Aynı şekilde Acıpayam Müftüleri Hasan (Tokcan) Efendi ile
Mehmet Arif Akşit (1920'de Hasan Efendi milletvekili seçilince yerine müftü
olmuştur) ve Tavas Müftüsü Cennetzade Tahir ve Tavas Bektaşi Tekkesi Postnişini
Mazlum Baba (Babalım) Efendiler de ilçelerinin halkını Milli Mücadele lehinde
bilinçlendirmişlerdir. 18 Bu arada Ahmet İzzet Efendi gibi Müftü Hasan Efendi
de çevresine topladığı gönüllülerden oluşturduğu Acıpayam Müfrezesi ile, Aydın
cephesine gitmiştir. Burada o, düşmana karşı vatan topraklarını savunmuştur.19
Aydın halkının direnişe katılmasını sağlamakta zorluk çeken
57. Tümen Komutanı Albay Şefik Bey, Muğla'nın Bozöyüklü bucağından Hatip Hacı
Süleyman Efendi'yi Çine'ye davet eder. Daha önce Muğla'daki ulusal örgütlenmede
görev almış olan Hacı Süleyman Efendi, 12 Haziran 1919'da Çine'ye gelmiştir.
Buranın ileri gelenleriyle görüşerek aynı gün Çine Heyet-i Milliyesi'nin
kurulmasını sağlar.20
Aydın merkezinde yine milli ordu fahri müftüsü olarak
cephelerde hizmet yapan Aydın I. Dönem TBMM üyelerinden Esat İleri,21 ile
Nazilli'de Müderris Hacı Süleyman Efendi'nin önemli hizmetleri olmuştur. I.
Dönem için İzmir'den milletvekili de seçilen Hacı Süleyman Efendi, Demirci
Mehmet Efe'nin Milli Mücadele lehinde hizmete katılmasında etkili olmuştur.22
Ayrıca Aydın Karacasu Müftüsü Mustafa Hulusi, Bozdoğan Müftüsü Hasan Tahir, Çine
Müftüsü Ahmet Efendilerin de önemli hizmetleri olmuştur.23
Öte yandan Yunan işgali öncesinde İzmir'de düzenlenen
mitingde de İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi, vatan sevgisinin imandan
olduğunu, İzmir'in asırlardır ezan sesleri yükselen semalarında kulakları
tırmalayan çan seslerine katlanmaktansa şerefle ölerek şehadet şerbetini
içmenin daha iyi olacağını açıklayarak, konuşmasını şu sözlerle bitiriyordu:
"Kardeşlerim!. Ciğerlerinizde bir soluk nefes kaldıkça,
damarlarınızda bir damla kan kaldıkça, anavatanımızı düşmanlara teslim
etmeyeceğinize Kur'an-ı Kerim'e el basarak benimle birlikte yemin edin."24
Rahmetullah Efendi, İzmir Valisi İzzet Bey'in Yunan işgaline
karşı konulmaması emri üzerine de;
"Vali Bey!. Bu sakalım kanımla kızarabilir, ama bu
alına Yunan alçağını sükunetle selamlamış olmanın karasını sürerek, Huzur-u
İlahiye'ye çıkamam." diye haykırmıştır.25 Bu arada Müftü Efendi,
toplantıyı da terk etmiştir.26
İşte bu suretle Yunan işgaline ilk isyan bayrağını çeken
Rahmetullah Efendi, işgalden sonra da çalışmalarını gizli olarak
sürdürmüştür.27
Manisa'da da Manisa Müftüsü Alim Efendi, Cemiyet-i İslamiyye
adıyla bir örgüt kurarak faaliyete geçmiştir. İzmir'in işgalinden sonra Müftü
Alim Efendi, Kırkağaç Müftüsü Hacı Rıfat Efendi, Burhaniye Müftüsü Mehmet Muhip
Efendi, Edremit Müftüsü Hafız Cemal Efendi, Tire Müftüsü Sunullah Efendi, Yunan
işgalini dini açıdan değerlendiren bir fetva vermişlerdir. Bu fetvada, Yunan
işgal ve zulmünün haksızlığı belirtildikten sonra, buna karşı eyleme geçmenin
dini bir ödev olduğu açıklanıyordu. Ayrıca, Yunanlılarla birlikte Damat Ferit
Hükümeti de protesto edilmiştir. Bundan dolayıdır ki, bu fetvayı veren din
adamları, Yunan makamları ve hem de İstanbul Hükümeti tarafından idama mahkum
edilmiştir.28
Manisa Müftüsü Alim Hoca, Manisa'nın işgalinden sonra bir
süre Manisa'da kalmış, Manisa'daki çalışmalarının Yunanlıları rahatsız etmesi
ve yukarda sözü geçen fetva dolayısıyla idama mahkum edilmesi üzerine
Balıkesir'e geçerek, Redd-i İlhak Kurulu'nda faydalı hizmetlerde bulunmuştur.
Dördüncü Balıkesir Kongresi'ne delege olarak kabul edilmiş, Heyet-i
Merkeziye'nin fahri üyesi unvanı verilmiştir. O, Kurtuluş Savaşı'ndaki bu
onurlu davranışları kadar, musikişinaslığı ile de ün kazanmış bir kişiliğe
sahiptir.29
Rahmetullah ve Alim Efendi'den başka Batı Anadolu'da;
Balıkesir Müftüsü Hacı Ahmet Efendi, I. Dönem TBMM üyelerinden Müderris
Abdülgafur (Iştın) ve Hasan Basri (Çantay) Efendiler,30 Edramit Müftüsü Cemal
Efendi, Biga Müftüsü Hamdi Efendi, İvrindi'de Hafız Hamit Efendi ve Yunan
askerlerince şehit edilen Dersiam Ali Rıza Efendi, Fart nahiyesinde Miderris
İbrahim Efendi, Balya Müftüsü Hüseyin Efendi, 1920 Nisan'ında Anzavur Ahmet'in
adamlarınca şehit edilen Gönen Müftüsü Şevket Efendi, Bandırma Müftüsü Hakkı
Efendi, Tire Müftüsü Sunullah Efendi, Uşak Müftüsü Ali Rıza Efendi, Uşak-Sabık
Müftüsü İbrahim (Tahtakılıç) Bey,31 Eşme Müftüsü Nazif Efendi, Turgutlu Müftüsü
Hasan Basri Efendi, Demirci Müftüsü, İsmail Hakkı, Soma Sabık Müftüsü Osman
Efendi, Bakırlı Hafız Hüseyin Efendi, Salihli Sabık Müftüsü Mehmet Lütfi
Efendi, Manisa Müftüsü Alim Efendi'nin görevden alınması üzerine yerine müftü
olan Abdulhamit Efendi, Kırkağaç Müftüsü Hacı Rıfat Efendi ve Demirci Müftüsü
İsmail Hakkı Efendi gibi isimler çalışmalarda bulunmuştur.
Hacı Rıfat Efendi, Ayvalık cephesinde fiilen savaşa katılmış
ve düşmana esir düşmüştür. Cephede düşmanla çarpışırken esir düşen bir diğer
isim de, Manisa Müderrislerinden Hacı Hilmi Efendi'dir. Bu iki din bilgini,
Atina'da uzun süre esaret hayatı yaşamışlardır.32 Bu arada Milli Mücadele
lehindeki çalışmalarından dolayı Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi de 1921
Nisan'ında da Yunan askerlerince şehit edilmiştir.33
Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Şanlıurfa'da da halka
mücadele fikrini aşılayanlar, yine din adamlarıdır. Bunlar, Adana'da; Müftü
Hüsnü, Müderris Abdullah Faik Çopuroğlu, Çamurzade Hafız Osman Efendi (Kozan
Müftüsü), Abdülmecid Efendi (Bahçe Müftüsü), Yusuf Ziya Efendi (Osmaniye
Müftüsü), Mehmet (Aldatmaz) Efendi (Karaisalı Müftüsü), Kahramanmaraş'ta; Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti kurucularından Vezir Hoca diye tanınan Mehmet Alparslan, Hoca
Hasan Rafet Seçkin ve Hoca Ali Sezai Kurtaran Hoca Efendiler, Gaziantep'te;
Müftü Rıfat Efendi, İmam-Hatip Kazım, Mehmet, Abdülkadir ve Müezzin-Kayyim
Ahmet Efendiler, Urfa'da; Müftü Hasan Hüsnü, Harran Müftüsü Mustafa Sırrı,
Viranşehir Müftüsü İbrahim, Şeyh Saffet (Yetkin), Müftü Osman (Siverek Müftüsü)
ve Müderris Alim Asım Efendiler gibi din bilginleridir.34 Onların önderliğinde
emsalsiz bir savunma hareketi olan Maraş Müdafaası gibi müstesna bir
kahramanlık örneği verilmiştir. Kahramanmaraş halkının Ermeni çeteleriyle
Fransız askerlerine karşı koymasında Rıdvan Hoca'nın "Türk ve İslam
hakimiyetinin bulunmadığı bir yerde Cuma namazı kılınmaz." fetvası etkili
olmuştur.35 Özellikle Sütçü İmam'ın ilk kurşunu atması bu yörede de Milli
Mücadele kıvılcımının ateşlenmesi için kafi gelmiştir.36
Konya'da Milli Mücadele'yi fikirde, şuurda ve vicdanda
yerleştiren, bin bir güçlük ve yokluk içinde istikrarlı bir yönetim kuran
Müderris Ali Kemali, Mehmet Vehbi, Müftü Ömer Vehbi, Seydişehir Müftüsü İsmail
Hakkı ve Abdülhalim Celebi gibi önde gelen şahsiyetlerdir. Ali Kemali Efendi,
Ekim 1920'de Delibaş Mehmet'in adamlarınca şehit edilmiştir.37
Antalya'da Müftü Yusuf Talat, Müderris Rasih (Kaplan), Hacı
Hatip Osman ve Çil Ahmet ve Alanya Müftüsü Ahmet Efendiler, Burdur'da; Müderris
Hatipzade Mehmet ve Müftü Halil Efendiler, Isparta'da; Müderris Hafız İbrahim
(Demiralay), Müftü Hüseyin Hüsnü, Şeyh Ali, Müderris Şerif, Eğridir Müftüsü
Hüseyin Hüsnü, Yalvaç Müftüsü Hüseyin, Sütçüler'de Müderris İsmail, Şarki
Karağaç Müftüsü Ahmet (Bilgiç), Uluborlu Müftüsü Tahir Efendiler, Afyon'da;
Müftü Hüseyin (Bayık), Gümüşzade Bekir, Müderris İsmail Şükrü, Mehmet Şükrü,
Gevikzade Hacı Hafız ve Müderris Bolvadinli Yunuszade Ahmet Vehbi Efendiler,
Kütahya'da; Müftü Fevzi, Müderris İbrahim, Mazlumzade Hafız Hasan, Hacı
Musazade Hafız Mehmet ve Müftü Mehmet Akif (Simav Müftüsü), Müftü Süleyman
(Gediz Müftüsü) Efendiler, Bilecik'te; Müftü Mehmet Nuri ve Söğüt Müftüsü
Mustafa (Kilerci) Efendiler, Bursa'da; Müftü Ahmet Hamdi, Şeyh Servet, Mustafa
Fehmi (Karacabey Müftüsü), Ahmet Vasfi (Gemlik Müftüsü), Mehmet Niyazi (Mudanya
Müftüsü), Osman (Mustafa Kemal Paşa), Fehmi (İnegöl Müftüsü), Yusuf Ziya
(Orhaneli Müftüsü), Hüseyin Hüsnü (Yenişehir Müftüsü), Müderris Hacı Yusuf,
Ömer Kamil, Hacı Sadık, Şeyh Hacı Ahmet, Abdullah, Mehmet Kamil, Ali Rıza ve
Mustafa Kamil Efendiler, İzmit'te; Halil Molla, Rıfat Hoca, Osman Nuri, Hafız
Eşref, Kara Hafız Maksut, İmam-Hatip Mehmet Ali, Geyve'den Hafız Fuat Çelebi ve
Hoca Bekir Efendiler, Eskişehir'de; Müderris Veli, Abdullah Azmi, Müftü Salih,
Müftü Mehmet Ali Niyazi (Sivrihisar Müftüsü), Abdulgafur (Mihalıççık Müftüsü),
Kırşehir'de; Müftü Halil, Müfit (Kurutluoğlu), Hacı Bektaş Veli Dedesi Çelebi
Cemalettin, Niyazi Salih Baba ve Hayrullah (Çiçekdağı Müftüsü), İbrahim (Mucur
Müftüsü) Efendiler, Niğde'de; Müftü Mustafa Hilmi, Müderris Abidin Efendiler,
Aksaray'da; Müftü İbrahim Efendi, Nevşehir'de; Müftü Süleyman Efendi,
Çankırı'da; Müftü Ata ve Mehmet Tevfik, Çerkeş Müftüsü Mustafa Efendiler,
Çorum'da; Müftü Ali, Müderris Kazım ve İskilip Müftüsü İsmail Hakkı Efendiler,
Yozgat'ta; Müftü Mehmet Hulusi (Akyol), Kadı Halil Hilmi, Müderris Hasan, Şükrü
Kaya, Şükrü Aksoy ve Abdullah (Boğazlayan Müftüsü) Efendiler, Kayseri'de; Müftü
Nuh, Ahmet Remzi ve Müderris Mehmet Alim, Gürün Müftüsü İsmail Fehbi, İncesu
Müftüsü Mahmut, Bünyan Müftüsü İbrahim Hakkı Efendiler, Malatya'da; Müderris
Tortumluzade Hacı Hafız Mustafa ve Mustafa Fevzi Efendiler, Mersin (İçel)'de;
Hocazade Emin, Kadı Ali Sabri (Tarsus Kadısı), Müderris Naim, Ali Rıza, Mut
Müftüsü Mustafa Kazım ve Silifke Müftüsü Ali Efendiler, Kilis'te; Müderris
Abdurrahman Lami Efendi, Diyarbakır'da; Müftü İbrahim ve Müderris Abdülhamit,
Abdurrahman (Silvan Müftüsü), Ahmet (Lice Müftüsü) Efendiler, Mardin'de; Müftü
Hüseyin ve Müderris Hasan Tahsin Efendiler, Siirt'te; Müftü Halil Hulki ve
Salih, Müderris Hoca Ömer Efendiler, Bitlis'te; Müftü Abdülmecit Efendi,
Hakkari'de; Müftü Ziyaeddin Efendi, Van'da; Müftü Hasan, Müderris Abdülhakim
(Arvasi) ve Sadık Efendiler, Muş'ta; Müftü Hasan Kamil ve Müderris İlyas Sami
Efendiler, Bingöl'de; Müderris Fikri Efendi, Elazığ'da; Müftü Halil ve Mahmut,
Müderris Muhiddin ve Mustafa Şükrü Efendiler, Ağrı'da; Müderris İbrahim ve
Abdülkadir Efendiler, Kars'ta; Müftü Ali Rıza, Müderris Ahmet Nuri Efendiler,
Artvin'de; Müftü Ahmet Fevzi, Yusufeli Müftüsü Ahmet Efendiler, Erzurum'da;
Kadı Hoca Raif, Müftü Solakzade Sadık, Kadı Hurşit, İspir Müftüsü Ahmet, Oltu
Müftüsü Mehmet Sadık, Narman Müftüsü İsmail Hakkı, Müderris Emin, Yakup ve
Nusret (Alay Müftüsü), Hınıs Müftüsü Şeyh Bahaeddin Efendiler, Erzincan'da;
Müftü Osman Fevzi, Şeyh Fevzi, Müftü Şevki (İliç Müftüsü) Efendiler, Sivas'ta;
Müftü Abdürrauf (Sarısözen), Kadı Hasbi, Müderris Feyzullah Moralı, Akdağmadeni
Müftüsü Mehmet Edip, Müderris Mustafa Taki Efendiler, Gümüşhane'de; Müftü
Mehmet Fevzi, Müderris Mustafa, Azmi ve Müftü Hasan (Şiran Müftüsü) Efendiler,
Baybur'ta; Müftü Fahrettin Efendi, Rize'de; Mehmet Hulusi, Müderris İbrahim
Şevki, Şeyh İlyas ve Mataracızade Mehmet Şükrü Efendiler, Trabzon'da; Müftü
Mahmut İmadeddin, Ahmet Mahir, Müderris İbrahim Cüdi, Mehmet İzzet (Akçabat
Müftüsü), Mehmet Kamil (Maçka Müftüsü) ve Müderris Hatipzade Emin Efendiler,
Giresun'da; Müftü Ali Fikri, Alizade İmam Hasan, Görele Müftüsü Şevki ve
Tirebolu Müftüsü Ahmet Necmeddin Efendiler, Ordu'da; Müftü Ahmet İlhami Efendi,
Samsun'da; Müftü Yusuf Bahri, Müderris Adil, Ömerzade Hoca Hasan, Havza Müftüsü
İsmail, Bayram Efendiler, Tokat'ta; Müftü Katipzade Hacı Mustafa, Hoca Fehmi,
Müftü Yardımcısı Ömer ve Hafız Mehmet, Niksar Müftüsü Mustafa Fehmi Efendiler,
Kastanonu'da; Müftü Salih, Müderris Şemzizade Ziyaeddin, İnebolu Müftüsü Ahmet
Hamdi, Taşköprü Müftüsü Mehmet Emin, Daday Müftüsü Rüştü, Tosya Müftüsü
Bahaeddin, Araç Müftüsü Hasan Tahsin, Sinop'ta; Müftü Salih ve İbrahim Hilmi,
Boyabat Müftüsü Ahmet Şükrü, Ayancık Müftüsü İsmail Hakkı, Bartın'da; Müftü
Hacı Mehmet Rıfat Efendi, Zonguldak'ta; Müftü İbrahim, Devrek Müftüsü ve Kadısı
Abdullah Sabri, Mehmet Tahir, Ereğli Müftüsü Mehmet Müderris Nimet Efendiler,
Karabük'te; Saframbolu Müftüsü Said Efendi, Amasya'da; Müftü Hacı Tevfik, Vaiz
Abdurrahman Kamil, Gümüş Hacı Köy Müftüsü Ali Rıza, Müderris Hoca Bahaettin,
Hacı Mustafa Tevfik, Erbağ Müftüsü Abdullah Fehmi, Ali Kethüda Efendiler,
Bolu'da; Müftü Hafız Ahmet Tayyar, Müderris Mehmet Sıtkı Efendiler, Düzce'de;
Müftü Ahmet Efendi, Trakya'da; Edirne Müftüleri Mestan ve Şaban, Saray Müftüsü
Ahmet, Keşan Müftüsü Raşit ve Şarköy Müftüsü Asım Efendiler, İstanbul'da; Şeyh
Ata (Özbekler Dergahı Şeyhi) Efendi,38 Saadeddin Ceylan (Hatuniyye Dergahı
Şeyhi) Efendi, Vaiz Cemal Öğüt Efendi ve Ankara'da; Müftü Mehmet Rıfat,
Müderris Hacı Atıf, Beynamlı Mustafa, Medreseler Müdürü Hoca Tahsin, Aslanhane
Camii İmam-Hatibi Ahmet, Müderris Hacı Süleyman, Müderris Abidin, Müderris
Abdullah Hilmi ve Hacı Bayram Şeyhi Şemsettin Efendiler. Bunlar Milli
Mücadele'nin önde gelen din adamlarıdır.39
Bu bölümü bitirirken bir hususu da belirtelim. Din adamı
olmadıkları halde Kurtuluş Savaşı'nda halkın dini ve milli duygularını galeyana
getirerek, bunu zafer için en etkili bir araç olarak kullanabilenler de vardır.
Örneğin, Mustafa Kemal Paşa bu kişilerin başında gelir. O, her gittiği yerde
-özellikle Milli Mücadele'nin ilk günlerinde- ilk önce din adamları ile temasa
geçmiştir. Zaman zaman dini içerikli konuşmalar yapmıştır.40 Yine Milli
Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, din adamlarından daha fazla dini heyecanı harekete
geçiren hizmetler ifa edenlerdendir.41 Bu arada Üçüncü Cumhurbaşkanımız Celal
Bayar da, Batı Anadolu halkını Milli Mücadele lehinde bilinçlendirmek için
yaptığı çalışmalarda Galip Hoca takma adını kullanmıştır.42
B. Atatürk'ü Anadolu'da İlk Karşılayanlar
19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkan Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'da
ilk karşılayanlar, din adamlarıdır. O günkü olaylara tanık olanları
konuşturmaları suretiyle tespit edilen bu gerçeklere ait bir iki pasajı
dikkatlerinize sunuyoruz:.
"... Hasta olan mutasarrıf evinden çıkmadığı için
Dokuzuncu Ordu Müfettişini karşılamaya gelememiştir. Belediye reisi yok...
vekalet eden zât da Çarşamba'da arazisinin bulunduğu köydedir. Belediye
Meclisi'nden bir zât, Hacı Molla, Atatürk'e şehir namına hoş geldiniz
diyor..."43
". 25 Mayıs 1919 akşam üstü (Mustafa Kamal Paşa)
Havza'ya geldi. Ertesi günü, başlarında ulemadan Hacı Mustafa Efendi'nin
bulunduğu bir heyet kendisini ziyarat ederek memleket meseleleri hakkında
görüşmelerde bulundular. Bu zâtlar diğer bir gece Belediye Reisi'nin evinde
toplanarak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni teşkil ettiler."44
Dokuzuncu ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, karargahıyla
Amasya'ya geldiği 15 Haziran 1919 günü kendisini karşılayanların başında Müftü
Hacı Tevfik ve Vaiz Abdurrahman Kamil Efendiler bulunuyorlardı.
Mustafa Kemal Paşa'nın Kurmay Başkanı Binbaşı Hüsrev Bey
(Gerede) karşılamayı şöyle anlatmaktadır:
- En gönülden ve coşkun karşılama Amasya'da oldu. Başlarında
Müftü Efendi'nin olduğu beldenin mümtaz heyeti bizi şehrin dışında karşıladı.45
Saraydüzü'ndeki bu merasim Paşa'nın gözlerini yaşarttı. Müftü Efendi'nin itimat
telkin eden besuş ve nuranı çehresiyle ilerleyerek Paşa'ya yüksek seda ile;
"- Paşam!. Bütün Amasya emrinizdedir. Gazanız mübarek
olsun."
Asla beklemediğimiz bu hitap, aynı zamanda istikbalin
teşhisi idi. Peşinden elini uzatan bu mübarek insanın elini öpmek ister gibi
eğildi. O, üzerinde üniforması olan Anafartalar Kahramanı'nı muhabbetle
kucakladı ve yanındaki zevatı birer birer tanıttı. Milli Mücadele'de ilk defa
bütün bir şehir safhalarını öğrenme ihtiyacını duymadan, çetinliği besbelli
olan vatan kurtuluşu mücadelesini, bayrağını açma kararındaki bir evladının
saffına katılıyor ve bunu mütaber bir din adamının rehberliği, delaleti,
öncülüğü ile yerine getiriyordu...46
Müftü Efendi'nin sağladığı huzur, güven ve imkanlar
sayesinde Misak-ı Milli'nin temeli olan tarihi Amasya Protokolü 21 Haziran
1919'da burada yayımlanmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum'a varmadan Ilıca'da bir heyet
tarafından karşılanmıştır. Bu heyetin içerisinde 15. Kolordu Komutanı Kazım
Karabekir ve Vali Münir Bey'in yanı sıra, Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuku
Milliye Erzurum Şubesi Başkanı Raif (Dinç) Hoca da vardı.47
Sivas'ta da Mustafa Kemal Paşa'yı ilk karşılayanlar arasında
Müftü Abdurrauf Efendi bulunmaktadır. Müftü Efendi'nin bu konudaki
faaliyetlerinden Vali Reşit Paşa anılarında şöyle sözetmektedir:
"(Sivas kongresi'nin hazırlıklarıyla) Kolordu Komutanı
Miralay İbrahim Tali Bey, Sabık Mebus Rasim bey, Müftü Abdurrauf ve Emir Paşa
gibi zevat meşgul oluyorlardı. Kongrenin hazırlık çalışmalarında görev alan bir
kısım isimler bunlar. Müftü Erzurum yolcularına parlak bir karşılama merasimi
yapmak vazifesini üzerine almıştı. Cübbesinin eteklerini toplayarak ev ev,
dükkan dükkan dolaşıyordu."48Mahmut Goloğlu'nun bildirdiğine göre Mustafa
Kemal Paşa'nın Sivas'ta oturup dinlenebileceği, çalışacağı ve yatacağı odaya
konulacak eşyayı Müftü Abdürrauf ile Şekercioğlu İsmail, Sığırcıoğlu Hayri
Efendiler evlerinden getirmişleridir.49 Ayrıca bu konuda Hacı Bektaş
Tekkesi'nin de önemli yardım ve destekleri olmuştur. Atatürk, Erzurum ve Sivas
Kongreleri sırasında Cemalettin Efendi ile sürekli ilişki içerisindedir.50
Sivas'a gelen delegelerin konuk edilmesinde ellerinden geleni
esirgememişlerdir. Mustafa Kemal Paşa, onların bu desteklerinden memnun kalmış
olacak ki, Sivas Kongresi'nden sonra Hacı Bektaş Dergahı Postnişini ve
Türbedarı Salih Niyazi Baba'ya bir telgraf göndererek memnuniyetini ve
teşekkürlerini bildirecektir. Onun bu telgrafını sadeleştirilmiş şekliyle
sunuyoruz:
Sevgili vatanımızın kurtarılması ve mutluluğu uğrunda soylu
ulusumuzun Allah'nın izniyle giriştiği kutsal savaşta üstün görevimizi övgü ile
karşılamanıza, yüksek değerlendirmenize teşekkürlerimizi sunarız.
Temiz ulusumuzun yükselme ve kurtarılmasına dönük hayırlı iz
ve yol göstericiliğinizin devamını üstün saygı ile dileriz. Hey'et-i Temsiliye
üyesinden Erzincanlı Şeyh Hacı Fevzi Efendi Hazretleri'nin sevgi ve saygılarını
iletiriz, efendim.51
2 Eylül 1919'da Mustafa Kemal Paşa, Kongre için Sivas'a
gelmiştir. Paşa, Kongre sonrası da bu kentte kalarak çalışmalarını 18 Aralık
1919 tarihine kadar buradan sürdürmüştür. Bu tarihte, M. Kemal Paşa, Rauf
(Orbay), Büyükelçi Ahmet Rasim, Vali Mazhar Müfit (Kansu), Hakkı Behiç Beyler
ve diğer çalışma arkadaşlarından oluşan Heyet-i Temsiliye, Ankara'ya gitmek
üzere şehirden ayrılmıştır.52 Heyet, 19 Aralık 1919 günü akşam üzeri Kayseri'ye
ulaşmıştır.53
Kayseri'ye girişinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarını,
Müdafaa-i Milliye Hukuk Cemiyeti Başkanı Müftü Remzi Efendi başta olmak üzere
cemiyetin tüm üyeleri, ihtiyat zabıtan üyeleri, Devlet memurları, Kayseri'nin
seçkin ulemasından Kızıklı Hacı Kasım Efendi, okul öğrencileri ve hocaları
karşılamıştır.54
Heyet-i Temsiliye, Kayseri'den 21 Aralık 1919 günü sabahı
ayrılmış55 ve aynı günün gecesi saat sekiz buçuğa doğru Mucur'a gelmiştir. Gece
hükümet konağında halkın ileri gelenleriyle görüşülmüştür.56 22 Aralık günü
sabahı Mustafa Kemal ve arkadaşları Hacı Bektaş'a gitmek üzere Mucur'dan
ayrılmıştır. Zira Hacı Bektaş'ta Bektaşi ve Alevilerin bağlı bulundukları
Çelebi Cemalettin Efendi ile Hacı Bektaş Veli Dergah-ı Şerifi Postnişini ve
Türbedarı Niyazi Salih Baba bulunuyordu. Burada Ankara yolcuları, adı geçen
kişiler tarafından içtenlikle karşılanmış ve en iyi şekilde ikramda
bulunulmuştur.57 Bu arada Mustafa Kemal Paşa Çelebi Cemalettin Efendi ile
görüşmüştür. Bu görüşmeyi ve görüşme sonrasını Mazhar Müfit Kansu'nun
anılarından izleyelim:
". Paşa, Çelebi ile görüşerek, tamamen Kuva-yi
Milliye'ye taraftar olduğuna dair söz aldı ve buraya gelmekten maksadımız da
hasıl oldu. Bu muzakere pek uzun sürmedi. Çelebi Efendi derhal vaziyeti kavradı
ve adamlarına lazım gelen talimatı vereceğini vaadetti. Paşa'nın vaziyet ve
giriştiğimiz mücadele hakkında verdiği tafsilat Çelebi'nin nazarı dikkatini
celbetti. Hatta Çelebi daha ileri giderek cumhuriyet taraftarlığını ihsas
ettirdi ise de, Paşa zamanı olmayan bu mühim mesele için müsbet veya menfi bir
cevap vermeyerek gayet tedbirli bir suretle müzakereyi idare etti. Anlaşılıyor
ki, Cemalettin Efendi cumhuriyete taraftar, hele Salih Baba hür fikirli, çok
ileri bir zât. Ertesi gün Hacı Bektaş türbesi ziyaret edildi ve Salih Niyazi
Baba'nın öğle yemeği davetinde bulunduk. Salih Baba türbenin ve dergâhının her
tarafını gezdirdi. Meydan evi denilen mahalde yere küçük ve alçak bir masanın
üzerine konulan büyük bir sininin etrafına oturduk. Hepimizin önünden dolaşan
uzun bir havlu, yemekte çatal, bıçak vardı. Çok nefis bir yemek. Can denilen
müritler pek mükemmel ve sessizce hizmet ediyorlardı. Doğrusu yemekteki bu
intizama hayret ettik. Yemeği müteakip ucu zıvanalı sigaralar ve kahveler de
ikram edildi. O gün akşam üstü Mucur'a avdet edileceğinden hareket zamanına
kadar hoş bir sohbet ile vakit geçirildiği gibi, Çelebi ile Baba arasındaki
ihtilaf bir derece halledilir bir şekle konuldu."58
Nihayet iyi bir intiba ile Hacı Bektaş'tan ayrılan Heyet-i
Temsiliye 23 Aralık akşamı tekrar Mucur'a gelmiştir.59
Heyet, 21 Aralık günü habersiz ve geç saatlerde Mucur'a
geldiğinden halktan karşılayan olmamıştı. Bu defa "Ankara yolunda Mustafa
Kemal Paşa'yı Mucur'da başlarında Müftü İsmail Hakkı Efendi'nin olduğu
kalabalık karşılıyor. Müftü Efendi evvela bir dua okuyor, cemaatin amin sesleri
arasında zafer niyaz ediyor. Heyet-i Temsiliye 23/24 Aralık 1919 gecesini
Mucur'da geçirmiş ve Müftü Efendi'nin başkanlığında Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Mucur Merkezi kurulmuştur."60
24 Aralık günü Mucur'dan ayrılan Heyet-i Temsiliye aynı gün
Kırşehir'e gelmiştir. Kırşehirliler büyük bir törenle Ankara yolcularını
karşılarlar. Kentin girişinde kurbanlar kesilmiştir. Kırşehir'de kaldıkları
süre içerisinde heyet, Kırşehir Gençler Derneği'ni de ziyaret etmiştir.61
Kırşehir'den 24 Aralık günü ayrılan Heyet-i Temsiliye,
Kaman, Çiçekdağı ve Beynam'dan sonra 27 Aralık 1919 günü Ankara'ya ulaşmıştır.
Her geçtikleri yerleşim yerlerinde olduğu gibi, buralarda da Mustafa Kemal ve
arkadaşları çoşkuyla karşılandılar. Bu karşılamalarda din adamları ön saflarda
yer almıştır. Bunlardan biri de Çiçekdağı Müftüsü Hayrullah (Alp) Efendi'dir.
Hayrullah Efendi, Yozgat isyanı sırasında beldenin güvenliğini sağlamak yolunda
önemli hizmetlerde bulunmuştur. Bu arada TBMM, Müftü Efendi'den asker
toplamasını istemiş ve kasabanın güvenliğini şahsına emanet etmiştir.62
Mustafa Kemal Paşa'nın Heyet-i Temsiliye üyeleri ile
Ankara'ya geldiği 27 Aralık 1919 günü kendisini karşılayanların başında yine
bir din adamı bulunmaktaydı. Bu tarihi olayı Mahmut Goloğlu'nun Üçüncü
Meşrutiyet adlı eserinden izleyelim:
"Bu sıralarda idi ki Mustafa Kemal Paşa'nın Ankara'ya
geleceği duyulmuş ve yola çıktığı haber alınmıştı. Vali Vekili Yahya Galip
Bey'le Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Rıfat Efendi (Ankara Müftüsü), Mustafa
Kemal Paşa'yı olağanüstü bir şekilde karşılamak ve bu arada Ankara'daki İngiliz
ve Fransızlara da Kuva-yi Milliye'nin gücünü göstermek için geceli gündüzlü
çalışarak, bölgedeki bütün seymenlerin karşılama törenine katılmalarını
sağlamaya uğraşmışlardı. Bir suvari birliğinin önünde 24. Tümen Komutanı Yarmay
Mahmut Bey ile Kurmay Başkanı Binbaşı Ömer Halis Bey (Bıyıktay) ve Ankara
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Müftü Hoca Rıfat Efendi (Börekçi) ile Ankara
ileri gelenleri ... vardı."63 Görüldüğü gibi din adamları Mustafa Kemal
Paşa'yı yalnız bırakmamışlardır.
C. Kongrelerde Din Adamları
30 Ekim 1918 sonrasında, Anadolu'nun her yerinde Cemiyet-i
İslamiye, İstihlas-ı Vatan, Redd-i İlhak, Müdafaa-i Hukuku Osmaniye gibi
çeşitli isimler altında savunma örgütleri kurulmuştur. Yönetici, din adamı ve
eşraf tarafından oluşturulan bu cemiyetlerin, zamanla faaliyetlerini
birleştirme girişiminde bulunduklarını görüyoruz. Örneğin, doğu vilayetleri
için Erzurum Kongresi, batı vilayetlari için de Balıkesir Kongresi. Güneyde,
Pozantı ve Çukurova Kongreleri, Trakya'da, Lüleburgaz ve Edirne Kongreleri ile
Muğla, Uşak ve Afyon Kongrelerinin yanı sıra, Aydın, Menteşe, Denizli, Isparta,
Burdur ve Antalya'yı kapsayan Nazilli Kongresi yapılmıştır. Bunlardan başka
daha geniş çapta olmak üzere, Ege Bölgesinde Alaşehir Kongresi, tüm Türkiye'yi
kucaklayan Sivas Kongresi. Bu çalışmalar, sözü edilen girişimlerin en
önemlileridir.
Bu kongrelerde din adamları da yer almıştır. Örneğin,
Mustafa Kemal Paşa, TBMM'nin açılışında önemi büyük olan Erzurum Kongresi
üyeliği ve daha sonra da kongrenin başkanlığına Hoca Raif Efendi'nin gayret ve
yardımlarıyla seçilmiştir. Raif Efendi, Vilayat-ı Şarkıye Muhafazaa-i Hukuku
Milliye Erzurum Şubesi Başkanı olarak kaleme aldığı 10 Temmuz 1919 tarihli
yazısıyla, Mustafa Kemal Paşa'nın cemiyetin başına geçerek yönetim kurulu
başkanlığını kabul etmesini istemiştir. Aynı yazıda Rauf Bey (Orbay)'in de
yönetim kurulu ikinci başkanlığına seçildiği bildiriliyordu.64
Mustafa Kemal Paşa, Raif Efendi'nin anılan yazısını Nutuk'un
36. Belgesi olarak sunduğu gibi duyduğu memnuniyeti de,"Efendiler,
askerlikten ayrıldıktan sonra bütün Erzurum halkının ve Vilayat-ı Şarkıye
Muhafazaa-i Hukuku Milliye Cemiyeti'nin Erzurum şubesinin bana karşı pek açık
olarak gösterdikleri güven ve yakınlığın bende bıraktığı unutulmaz hatırayı
burada açıkça belirtmeyi görev sayarım." ifadeleriyle anlatmaktadır.65
Öte yandan Sivas Kongresi'nde en çok tartışılan konulardan
birisi de manda meselesidir. Kimi delegeler, mandayı savunurken, kimi karşı
çıkmış, delegelerin büyük bir kısmı kesin tavırlarını ortaya koyamamıştır.
Milli Mücadele'nin önde gelen isimlerinden Bekir Sami, İsmail Hami, Vasıf Rafet
Beylerle İsmail Fazıl Paşa (Ali Fuat Cebesoy'un babası), mandayı savunanların
başında gelmekteydi.66 Kara Vasıf Bey ile Halide Edip (Adıvar) Hanım da Mustafa
Kemal Paşa'ya gönderdikleri mektuplarla Amerikan mandasını savunmakta idiler.67
Adı geçen kişiler mandayı savunurken, Sivas Kongresi'ne
Erzurum Delegesi ve Heyet-i Temsiliye üyesi olarak katılan Hoca Raif Efendi68
ise, mandaya karşı çıkmıştır. Başka bir ifadeyle o, manda tartışmalarında
Mustafa Kemal'in yanında yer almıştır. Raif Efendi'nin çok açık bir biçimde mandayı
reddetmesi delegeler ve mandayı savunanlar üzerinde olumlu tesir etmiştir.69
Ulusal harekatın önde gelen isimlerinin bile mandayı
savunduğu, hatta manda fikrini ilk ortaya atanlardan olduğu hatırlanırsa70 Hoca
Raif Efendi'nin Milli Mücadele'deki hizmetlerinin önemi daha iyi
anlaşılacaktır.
Diğer taraftan Erzurum ve Sivas kongrelerine katılan din
adamı sadece Hoca Raif Efendi değildir. Erzurum Kongresi delegeleri arasında şu
din adamları da bulunmaktadır:
Siirt delegeleri: Müftü Hacı Hafız Mehmet Cemil ve Müderris
Hafız Cemil Efendiler, Erzincan delegesi: Meşayihten Hacı Fevzi Efendi, Sivas
delegesi: Müderris Fazullah Efendi, Kuruçay delegesi: Müftü Şevki Efendi, Of
delegesi: Müderris Yunus Efendi, Kelkit delegesi: Müftü Osman Efendi, Şiran
delegesi: Müftü Hasan Fahri Efendi, Rize delegesi: Hoca Necati Efendi ve
Diyarbakır delegesi: Müftü Hacı İbrahim Efendi.71
Erzurum Kongresi Şiran Müftüsü Hasan Fahri Efendi'nin
yaptığı dualarla açılıp kapanmıştır. Bundan dolayı Mustafa Kemal Paşa ona 9
Ağustos 1335/1919 tarihli telgafı ile teşekkür etmiştir.72
Sivas Kongresi'nde de Hoca Raif Efendi (Erzurum Delegesi),
Şeyh Hacı Fevzi Efendi (Erzincan Delegesi), Müftü Tevfik Efendi (Çorum
Delagesi), Gümüşzade Bekir Efendi (Afyon Delegesi), Hacı Osman Remzi Efendi
(Nevşehir Delegesi), Ahmet Nuri Efendi (Bursa Delegesi) gibi birçok din adamı
katılmıştır.73 Bu arada Sivas Kongresi'nin hazırlık çalışmalarını yürüten
komisyonun içerisinde de din adamları ön saflardadır. Bunlar, Vali Vekili Kadı
Hasbi, Müderris Fazlullah ve Müftü Abdürrauf Efendiler'dir. Özellikle Müftü
Efendi Vali Reşit Paşa'nın ifadesiyle ". Erzurum yolcularına parlak bir
istikbal merasimi yapmak vazifesini üzerine almıştı. Cübbesinin etekleri
toplayarak, ev ev, dükkan dükkan dolaşıyordu."74
Öte yandan Mazhar Müfüt Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar
Atatürk'le Beraber, adlı hatıratında bu konuda şu bilgiyi vermektedir: Müftü
Abdurrauf Efendi, Kolordu Komutanı Selehattin ve Eski Sivas Mebusu Rasim Beyler
de Mustafa Paşa Hazretlerini ve heyeti karşılamak, misafir etmek hususunda
büyük gayret sarf ettiler.75
Vali Reşit Paşa Milli Mücadele'nin ilk günlerinde tereddüt
içerisindedir. Valinin bu durumu, Mustafa Kemal Paşa'nın Erzurum'a gitmek üzere
Sivas'a uğradığı günlerde bile devam etmekteydi.76 Muhtemelen bu durumu nedeniyle
Reşit Paşa, Sivas için melhüs tehlikeler ileri sürerek kongrenin bu şehirde
toplanmasını engellemeye çalışmıştır.77
Vali Reşit Paşa, böyle kuşkulu tutum ve davranışlar
sergilerken başta Müftü Abdurrauf Efendi olmak üzere Sivas merkezindeki diğer din
adamları çoktan kararlarını Milli Mücadele lehinde vermişlerdir. Reşit Paşa,
vilayetteki Kuva-yi Milliye çalışmaları hakkında bilgi isterken de teşkilat
mensuplarından şu cevabı almıştır:
". O kadar kalabalık değiliz. Fakat başta Müftü olmak
üzere ulema takımı hemen hemen bizimle beraberdir."78
Din adamlarının örnek davranışları Erzurum ve Sivas
kongreleri ile sınırlı değildir. Onlar, diğer kongrelere de katılmışlar ve
önemli hizmetlerde bulunmuşlardır.79
D. Demir ve Çelik Alaylar
Milli Mücadele'de din adamları ellerinde silah beldelerini
de korumuşlardır. İsparta'da Hafız İbrahim Efendi, Demiralay, Afon-Karahisar'da
da Hoca İsmail Şükrü Efendi, Çelikalay, adlarında gönüllülerden alaylar teşkil
etmişlerdir. Ali Fuat Paşa bu kuvvetlerden şöyle söz eder:
"Anadolu'nun muayyen bir kısmını elde tutabilmenin ilk
şartı, başında olduğum 20. Kolordu'nun sahası içinde olan
İsparta-Afyonkarahisar-Eskişehir hattını elde muhafaza edebilmekti.
Eskişehir'de İngilizler vardı. Eğer İsparta ve Afyon'u muhafaza edebilseydik,
Eskişehir'deki İngilizleri atmak mümkündü. İsparta ve Afyon'da milli kuvvetleri
teşkil edebilme faaliyetimize gerek kalmazdı: Bu iki şehrimizde, iki din adamı,
başı sarıklı iki mücahit başa geçmişler ve milli kuvvetleri tecrübeli kumandan,
siyaset ve basiretiyle teşkilatlandırmışlar ve ilk anda yadırganacak bir
kararla kumandayı da bizzat ellerine almışlardı. İsparta'da Hafız İbrahim
Efendi, Afyonkarahisar'da Hoca İsmail Şükrü Efendi."80
Yunan orduları durmadan ilerliyorlardı. Alaşehir elden
çıkmıştı. Yunan işgalinin genişlediği bu günlerde konu TBMM'de gündeme gelmiş
ve Mustafa Kemal ve Fevzi Paşaların da hazır bulundukları Meclis oturumunda
hararetle tartışılmıştır.81 Bu arada Afyonkarahisar Milletvekili İsmail Şükrü
Hoca da görüşlerini açıklamıştır.82
Meclisteki bu tartışmalar esnasında Genelkurmay Başkanı
Fevzi (Çakmak) Paşa, İsmail Şükrü Hoca'ya; "Hocam vaziyet tehlikelidir...
Bir cephe kurabilmek için bize beş ay zaman lazım." demesi üzerine de
İsmail Şükrü Hoca, kendisine yeteri miktarda at ve silah verilmesi halinde
düşmanı beş ay oyalamak yerine durdurabileceğini bildirmiştir.83 Bundan sonraki
gelişmeleri İsmail Şükrü şöyle anlatır:
"Paşa bu tekliften memnun kalır. Ne kadar silah ve
cephane varsa derhal bana teslim edilmesi için Ankara silah deposuna emir
verdiler.84 Depoya gittim. Ne göreyim, 14 adet Martin'den muaddel tek atışlı
bekçi silahlarından başka silah yok. Bunları aldım. Kırka iblağını istedim.
Ankara Kolordu Kumandanı ve Vali Vekili Nuri Bey'in bunu bulacağını ümit
ediyordum. Maalesef buna imkan olmadığını söyledi. Resmi makamlardan ümit
kesilince Allah'a dayanarak bir çare düşündüm. Hemen bir gün içinde bir asker
elbisesi diktirdim. Başımdaki sarığı muhafaza ederek bu asker elbisesini
giydim. Hacı Bayram Camii'nde Cuma namazından sonra kürsüye çıktım. "Ey
cemaati müslimin! dedim. Kapıları kapayınız, hiçbiriniz camiden dışarı
çıkmasın. Sizinle görüşecek mühim meseleler var!" dedim... Coştum,
söyledim. Evde duvarlarda asılı duran harp silahlarının boşuna asılı kalırsa ev
sahibine lanet edeceğini anlattım. Memleket ve din tehlikede kalırsa yedisinden
yetmişine kadar bütün Müslümanların cihatla mükellef olduğunu anlattım. Mustafa
Kemal Paşa'nın teminatını söyledim. Cemaat ağladı, ben ağladım. Nihayet
arkamdaki ilmiye cübbesini çıkararak asker elbisesiyle başımda sarık olarak
kürsüde ayağa kalktım. "Ey cemaati Müslimin! dedim. İşte ben asker
kıyafetine girdim. Cepheye gidiyorum. Memleket ve din kurtuluncaya kadar
cephelerde düşmanla çarpışacağım. Memleketini, dinini seven benimle gelsin"
dedim. Herkes sağa sola koştu. O gün akşama kadar 700 silah, 600 mücahit, 120
at toplanmıştı... ben miktarı kafi silahşör mücahitlerle Ankara'dan ayrıldım.
Afyon'a gelir gelmez düşman bir taarruz daha yapmış, Uşak'a girmişti. Acele
cepheye koştum. Uşak cephesini İzzet Bey kumanda ediyordu... Ben hemen o
tarafta bir müdaafa hattı tesis ettim."85
Diğer taraftan İsparta gönüllülerinden oluşan, Hafız
İbrahim'in komuta ettiği Demiralay da düşmanın Sarayköy önünde durdurulmasında
önemli hizmetleri olmuştur. Ayrıca Demiralay'ın varlığı İtalyanların İsparta ve
çevresinde barınmasını da engellemiştir. Çelikalay da Dumlupınar'da Yunan ileri
harekatını dokuz ay durdurarak, ordumuzun hazırlanmasını temin etmiştir.
Düzenli ordunun kurulması üzerine Çelikalay 68. alay içinde
yer almıştır.86 Demiralay da önce "Mürettep Alay" olarak 57. Tümen
kuruluşu içerisine dahil edilmiştir. Ocak 1921'de de Menderes Grup Komutanlığı
emrine verilmiştir.87 Çelikalay ve Demiralay'ın bu başarılı hizmetleri, TBMM
tarafından da yakinen takip edilmiştir.88 Hatta Meclisin takdirleri Başkan
Mustafa Kemal Paşa vasıtasıyla Demiralay Komutanı Hafız İbrahim Bey'e
bildirilmiştir.89
Hoca İsmail Şükrü ve Hafız İbrahim Efendiler kuvvetlerinin
düzenli ordunun içerisinde yer almasından sonra TBMM'deki görevlerine dönmüşlerdir.90
Hafız İbrahim ve Hoca İsmail Şükrü Efendilerden başka kimi
din adamları da gönüllülerden oluşturdukları müfrezelerini komuta etmişlerdir.
Örneğin, daha önce de belirtildiği gibi Çal Müftüsü Ahmet İzzet Efendi
bunlardan birisidir. Müftü Ahmet İzzet Efendi Çal (Denizli) ve çevresinden
oluşturduğu 100 kişilik müfrezesini Aydın-Köşk çephesinde komuta etmiştir. Yine
Salihli-Bozdoğan cephesinde Kadı Zahid Molla, Bakırlı Hüseyin Hafız, Kırkağaç
Müftüsü Mehmet Rıfat da Kuva-yi Milliye komutanlıkları yapmışlardır. Bunlardan
Müftü Mehmet Rıfat Efendi düşmanla çarpışırken esir düşmüş ve Atina'da uzun
süre esaret hayatı yaşamıştır.91
Bir diğer müfreze komutanı da Celal Bayar'ın "... İri
vücutlu, başında kocaman sarığı, muntazam kesilmiş sakalı, elinde bir İngiliz
filintası, belinde fişeklerle, İngiliz atı üzerinde çok heybetli görünüyordu.
Yanında beş silahlı muhafız vardı." diye tanımladığı Eşme Müftüsü Hacı
Nafiz Efendi'dir.92
Ayrıca Urfa'da Abdullah Hoca, Antep'de Vezir Hoca, Tarsus'da
Enis Hoca, Kilis'te Abdurrahman Efendi, Geyve'de Hafız Şevket, Kütahya'da Hafız
İbrahim gibi daha pek çok din adamı cephelerde düşmanla vuruşmalara
katılmıştır.93Bu bölümü, Mustafa Kemal Paşa'nın Demiralay Komutanı Hafız
İbrahim'e gönderdiği 14 Ağustos 1920 tarihli telgrafı ile bitirelim:
"İsparta livasının Müdafaa-i vatan hususunda gösterdiği
fedakarlık teşekküre şayandır. Bütün alay zevatı ve kendinize Millet
Meclisi'nin takdirlerini ve teşekkürlerini takdim ederim."94
E. Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri'nde Görev Alan Din Adamları
Müdafaa-i Hukuk, bir ulusun yaşama hakkının mücadelesini
simgeler. Müdafaa-i Hukuk Türk milletinin "Ben varım, binlerce yıllık bir
tarihin ve bu toprakların sahibiyim." diyen sesin bütün dünyaya
duyrulmasıdır. Müdafaa-i Hukuk, hakları, özgürlükleri, namusları ve tarihleri
ellerinden alınmak istenen bir toplumun mücadele azmi ve kararlılığıdır.
Müdafaa-i Hukuk, hak ve özgürlükleri için bir araya gelenlerin, gerektiğinde
canlarını ortaya koydukları mücadele şuurudur. Nihayet Müdafaa-i Hukuk, yeni bir
devletin doğuşunun kaynağıdır.
Müdafaa-i Hukuk örgütleri başlangıçta yereldir. Bu
kuruluşların Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında
toplanmaları ile bütün vatanın kurtuluşu, ulusal bir devletin kuruluşu
amaçlanmıştır. Başlangıçta belki sadece Yunan işgaline, Ermeni saldırılarına,
Fransız, İngiliz ve İtalyanlara karşı başlayan mücadele, Sivas Kongresi'nden
(7-11 Eylül 1919) sonra ülkenin bütününe yönelmiştir. Müdafaa-i Hukuk'un ve bu
ana düşünce etrafında meydana gelen örgütlerinin askeri güçle birlikte hareketi
de yine Sivas Kongresi esnasında gerçekleştirilmiştir. TBMM de bu kuruluşların
üzerine bina edilmiştir.95
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri'nin kuruluş ve faaliyetlerinde,
din görevlileri de görev almışlardır. Ancak hemen belirtelim ki Milli
Mücadele'nin diğer sahalarında olduğu gibi Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri
konusunda da din adamları ilk sırada yer almışlardır.96
F. Milli Mücadele'de Fetvalar ve Atatürk
Bir davranışın, bir işin, İslam dini hükümleri açısından,
doğru veya yanlışlığı, olur veya olmazlığı konusunda din bilginlerinin
verdikleri sözlü veya yazılı cevaplara Fetvâ denir.
TBMM'nin açılış arifesinde, ülkenin işgalden kurtulabilmiş
köşeleri, ayrı görüşlerin kavga sahnesi haline gelmiştir. Şeyhülislam Dürrizade
Abdullah'ın yıkıcı fetvaları ve Bab-ı Âli'nin beyannameleri ile aldatılan halk,
yer yer vatan kurtarıcılarının önüne dikilmiştir. Başta Mustafa Kemal olmak
üzere Milli Mücadele'nin önde gelenlerinin "katli vacip olduğuna"
dair fetvalar verilmiştir. Bunun üzerine Anadolu'nun muhtelif yerlerinde
ayaklanmalar baş göstermiş, isyancılar Ayaş belinden Ankara'yı seyreder hale
gelmişlerdir. İç ve dış ihanet odakları el ele vererek Anadolu'da bir kardeş
kavgası çıkartmak suretiyle Türk halkını birbirine kırdırmak istenmiştir. Başka
bir deyişle Türk Milli Mücadelesi için zor günler yaşanıyordu.
Böyle bir anda başta Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat Efendi
(Börekçi) olmak üzere pek çok din bilgini vazifeye koşmuştur. O, Anadolu'da sağ
duyulu ve vatansever ulemayı harekete getirerek ulusal hareketin meşru olduğuna
dair karşı fetvalar hazırlamıştır. Bu yönü ile Milli Mücadele'de fetvalar
savaşına da tanık olunmuştur. Hemen belirtelim ki bu savaşta 155'i aşkın97
Anadolu ulemasınca tasdik edilen Ankara Fetvâsı, tek Dürrüzade Abdullah'ın
imzasını taşıyan İstanbul Fetvâsı'nı hükümsüz kılmış, ulusal birlik ve
beraberliği pekiştirmiştir.98
Ayrıca kimi din adamları çalışmalarını İ. Dönem TBMM'nde
devam ettirmiş ve Meclis'te de önemli çalışmalarda bulunmuşlardır. Sayıları 62
olan bu din adamlarından bazılarının öylesine teklif ve önerileri olmuştur ki,
aradan 81 yıl geçmesine rağmen bugün dahi güncelliğini kaybetmemiştir. Örneğin,
Mustafa Kemal Atatürk'ün "mefkure arkadaşım" dediği İzmir
Milletvekili Hacı Süleyman Efendi'nin eğitimle ilgili olarak söyledikleri
gibi.99
Sonuç:
Buraya kadar yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere,
Şeyhülislam Mustafa Sabri ve Dürrizade Abdullah, Ayan azası Zeynelabidin, Bursa
Müftüsü Ömer Fevzi, Babaeski Müftüsü Ali Rıza, Said Molla, Gerede-Bolu
olaylarının Kör Ali ve Eşref Hocaları, Düzce'nin Ahmet Hocası, Biga'nın Gavur
İmamı, Konya-Bozkır'ın Zeynelabidin'e bağlı hocaları gibi kimilerinin aksine,
vatanın işgallerden kurtarılması ve milletin bağımsızlığı için, pek çok din
adamı önemli hizmetlerde bulunmuşlardır. Merhum Orgeneral Kazım Özalp'in
ifadesiyle "O gayri müsait ahval ve şerait içinde muhterem ulemamız öne
geçmişler, sadece telkin ve aydınlatma ödevi ile yetinmemişler, milli
kuvvetlerin başında çarpışmışlardır..."100
Öte yandan hiçbir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yoktur ki, bu
örgütün içinde veya başında bir din adamı bulunmasın. Bilindiği üzere TBMM, bu
kuruluşların üzerine bina edilmiştir. Bu arada Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs
1919'da Anadolu topraklarına ayak bastığında, onu karşılyanların başında yine
din adamları ön saflarda yer almışlardır. Ayrıca bir kısmı çalışmalarını
TBMM'nde de sürdürmüştür.
Kısaca, İzmir'in işgalinden dört saat sonra düzenlediği
mitingde ilk direniş fetvasını veren ve örgütünü kuran Müftü Ahmet Hulusi
Efendi'den, İzmir Valisi İzzet Bey'in Yunan işgaline karşı çıkılmaması emri
üzerine; "Vali Bey! Bu sakalım kanımla kızarabilir, ama bu alna Yunan
alçağını sükunetle selamlamış olmanın karasını sürerek huzur-u ilahiye
çıkamam." diye haykıran İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi.
Milli Mücadele'nin meşru olduğuna dair fetva veren Müftü
Mehmet Rıfat Efendi'den Mustafa Kemal Paşa'yı "Paşam! Bütün Amasya
emrinizdedir." sözleriyle karşılayan Müftü Hacı Tevfik ve Abdurrahman
Kamil Efendiler ve daha niceleri Atatürk'ün "Ya İstiklal Ya Ölüm"
parolası etrafında birleşmişlerdir. Böylece Hıristiyanlık dünyasının,
"Türkleri Anadolu'dan atmak" gayesi, zorlu bir mücadele sonunda
engellenmiştir. İşte bu zorlu mücadelede din adamlarının önemli hizmetleri
olmuştur. Bu din adamları, Mustafa Kemal Paşa tarafından her zaman takdir
etmiştir. Örneğin, Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat Efendi'ye Milli Mücadele'deki
hizmetlerinin anısına her bayram bir hediye gönderir ve buna 1200 liralık bir
çeki de eklerdi.101 Mustafa Kemal Paşa'nın aynı şekilde davranışta bulunduğu
bir diğer kişi "baba" diye hitap ettiği Amasya Müftüsü Abdurrahman
Kamil Efendi'dir.102
Konumuzu Atatürk'ün 24 Eylül 1924 tarihinde Amasya'ya
ziyareti esnasında şerefine verilen yemekte yaptığı konuşmasının son kısmıyla
bitirelim.
"Efendiler! Bundan beş sene evvel buraya geldiğim zaman
bu şehir halkı da bütün millet gibi hakiki vaziyeti anlamamışlardı. Fikirlerde
karışıklık vardı. Dimağlar adeta durgun bir halde idi. Ben burada bir çok
zevatla beraber Kamil Efendi Hazretleri'yle de görüştüm. Bir cami-i şerifte
(Beyazıt) hakikatı halka izah ettiler. Efendi hazretleri halka dediler ki:
"Milletin şerefi, haysiyeti, hürriyeti ve istiklali hakikaten tehlikeye
düşmüştür. Bu felekatten kurtulmak icap ederse, vatanın son bir ferdine kadar
ölmeyi göze almak lazımdır. Padişah olsun, halife olsun isim ve unvanı her ne
olursa olsun hiçbir şahıs ve makamın hikmet-i mevcudiyeti kalmamıştır. Yegane
kurtuluş çaresi halkın doğrudan doğruya hakimiyeti eline alması ve iradesini
kullanmasıdır." İşte Efendi Hazretlerinin bu aydınlatıcı vaaz ve
nasihatından sonra herkes çalışmaya başladı. Bu münasebetle Müftü Kamil Efendi
Hazretleri'ni takdirle yadediyorum. Ve genç Cumhuriyetimiz bu gibi ulema ile
iftihar eder."103 Tabii bizler de...
Kaynaklar:
1 Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali İstanbul, 1976, s.
69-70.
2 S. Selek, a.g.e., s. 70. Ayrıca Milli Mücadele'de
yöneticilerin tutum ve davranışları için bkz. Kamil Erdeha, Milli Mücadele'de
Vilayetler ve Valiler, İstanbul 1975.
3 bkz, Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadele de Din Adamları İİ,
2. Basım, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını, Ankara, 1999, s. 244-248.
4 S. Selek, a.g.e., s. 83.
5 A.g.e., s. 96.
6 Bkz. Ali Sarıkoyuncu, "Şeyhülislam Mustafa Sabri
Efendi'nin Milli Mücadele ve Atatürk İnkılapları Karşıtı Tutum ve
Davranışları", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, s. 39, ss. 804-884.
7 Bkz. Yücel Özkaya, "Ulusal Bağımsızlık Savaşı Boyunca
Yaralı ve Zararlı Dernekler", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Atı: 10,
s 179-180.
8 Bkz. Ali Sarıkoyuncu, "Ulusal Bağımsızlık Savaşında
Milli Varlığa Düşman Cemiyetlerden Teâli-i İslâm'ın Bir Bildirisi", Tarih
ve Toplum, Sayı: 102, s. 19-22.
9 Ömer Fevzi hakkında bkz., Sadık Albayrak, Son Devir
Osmanlı Uleması, İstanbul, 1980, C. 4-5, s. 335-336.
10 TBMM Gizli Celse Zabıtları, Türkiye İş bankası Yayını,
Ankara, 1985, C. I, s. 203. Ayrıca Mehmet Vehbi Efendi (Çelik) hakkında bilgi
için bkz., Numan Hadimioğlu, Hadim ve Hadimiler, Ankara, 1983, s. 185.
11 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. İİ, s. 208.
12 Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadele'de Din Adamları İ, 2.
Basım, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını, Ankara, 1997, s. 79.
13 Bkz., Sarıkoyuncu A., a.g.e., s. 73-129; İbrahim Aksakal,
Milli Mücadele'de Denizli ve Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, A. Ü.
İlahiyat Fakültesi Lisans Tezi (Yayımlanmamış), Ankara,
1971; Sadi Borak, "Sarıklı Bir Mücahit", Hayat
Tarih Mecmuası, Sayı: 9 (Ekim 1968); Mithat Sertoğlu, "Milli Mücadele'de
Kahraman Denizli", BTTD, Sayı: 6; Tarhan Toker, Kuva-yi Milliye ve Milli
Mücadele'de Denizli, Denizli, 1983, M. Akif Tütenk, Milli Mücadele'de Denizli, İzmir,
1949; Milli Mücadele'de Denizli Heyeti Milliyesi, Balıkesir, 1947.
14 Rahmi Apak, İstiklal Savaşı'nda Garp Cephesi Nasıl
Kuruldu, 2. Basım, Ankara 1990, s. 89.
15 Tarhan Toker, Kuva-yi Milliye ve Milli Mücadele'de
Denizli, Denizli 1983, s. 23.
16 Orhan Vural, "İstiklal Savaşı'nda Müftülerin
Hizmetleri", Sebilürreşad, C. İ, Sayı: 12, s. 185-187.
17 ATASE Arş., KL: 425; D: 2, Fh: 31.
18 Bkz., Aksakal, İ., a.g.e., s. 13.
19 Ali Sarıkoyuncu, "Mustafa Kemal ve Milli Mücadele'de
Din Adamlar," Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C: Xİİİ, Sayı: 39 (Kasım
1997), s. 985; ATASE Arş., KL: 792, D: 85, Fh: 67-2.
20 Celal Bayar, Bende Yazdım, C. 6, İstanbul 1969, s. 1959.
21 Coker, F., a.g.e., s. 136-137.
22 Hacı Süleyman Efendi'nin hizmetleri hakkında çalışmamızın
dördüncü bölümde bilgi sunulmuştur.
23 Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadele'de Din Adamları İİ,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını, Ankara 1999, s. 223 vd.
24 Ali Sarıkoyuncu, "Milli Mücadele'de Afyon Müftüsü
Hüseyin (Bayık) Efendi", 3. Afyon-Karahisar Araştırmaları Sempozyumu, Afyon,
1994, s. 74.
25 Ali Sarıkoyuncu, "Yunan Megali İdeası ve Batı
Anadolu'nun Düşman İşgalinden Kurtarılmasında Din Adamları", Diyanet İlmi
Dergi, C. 30, Sayı: 4, s. 45.
26 İlhan Tekeli-Selim İlkin, Ege'de Sivil Direnişten
Kurtuluş Savaşı'na Geçerken Uşak Heyet-i Merkeziyesi ve İbrahim (Tahtakılıç)
Bey, TTK Yayınları, 1989, s. 71.
27 Bu nedenle olacak ki, Rahmetullah Efendi, Manisa Müftüsü
Alim Efendi'nin hazırladığı fetvayı fikren katıldığı halde imzalamamıştır.
(Teoman Ergül, Kurtuluş Savaşı'nda Manisa (19191922), İzmir, 1991, s. 25.
28 Ergül, T., a.g.e., s. 25.
29 Ergül, T., a.g.e., s. 25. Ayrıca Alim Efendi hakkında
bilgi için bkz., M. Çağatay, Manisa Ünlüleri, Manisa, 1946, s. 44; Selami
Bertuğ, "Manisalı Alim Efendi ve Klasik Türk Musikisindeki Yeri",
Mesir Konferansları, Manisa Turizm Derneği Yayınları No: 4, Manisa, 1993, s.
7-12.
30 Hasan Basri Çağatay halkı Milli Mücadele lehinde
bilinçlendirmek için bir de gazete çıkarmıştır. Ses adını verdiği gazetesinde
işgallere karşı konulması konusunda yazılar yazmıştır. Bkz., Mücteba Uğur,
Hasan Basri Çantay, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1994, s. 1 vd.
31 1908 yılında Uşak Müftülüğü görevini yürüten İbrahim
Tahtakılıç'ın Milli Mücadele'deki hizmetleri için bkz., Tekeli, İ-İlkin, S.,
a.g.e., s. 365-381.
32 Sarıkoyuncu, A., "Milli Mücadele'de Afyon Müftüsü
.", s. 74.
33 BTTD, Sayı: 36, Belge No: 12. Ayrıca bkz., Ali
Sarıkoyuncu, "Şeyh Edebâli ve Milli Mücadele'de Bilecik Müftüsü Mehmet
Nuri Efendi", Diyanet İlmi Dergi, C. 4, Sayı: 3, s. 15-21; Ali
Sarıkoyuncu, Milli Mücadele'de Söğüt ve Çevresi, Osmangazi Üniversitesi Yayını,
Eskişehir 1999, s. 29-36; Ali Sarıkoyuncu, "Bilecik ve Çevresinde Yunan
Mezalimi", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, S. 28 (Mart 1994), s. 19 vd.
34 Bu din bilginlerinin Güney cephesindeki hizmetleri için
bkz., Hakkı Şenkon, "Maneviyatın Yurt Müdafaasındaki Rolü",
Sebilürreşad, C. 2, s. 367 vd; Hulusi Yetkin, Gaziantep Tarihi ve Davaları,
Gaziantep 1968; Hulusi Yetkin, Gaziantep Savaşı Hatıralarından Derlemeler, Gaziantep
1962, s. 20 vd; Sahir Üzel, Gaziantep Savaşı'nın İç Yüzü, Kayseri 1964; Bedri
Alpay, "İstiklal Savaşı'nın Sarıklı
17 Kahramanları", Sebilürreşad, C. 2, s. 336 vd; Adil
Bağdatlıoğlu, Uzunoluk, İstanbul 1942, s. 53 vd; Cemal Kutay, Kurtuluşun ve
Cumhuriyetin Manevi Mimarları, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayını, Ankara 1973,
s. 303-304, İsmail Özçelik, Milli Mücadele'de Güney Cephesi (Urfa), Kültür
Bakanlığı Yayını, Ankara 1992, s. 55 vd.
35 Kutay, C., a.g.e., s. 205.
36 Bkz., Yaşar Akbıyık, Milli Mücadele'de Güney Cephesi
Maraş, 2. Basım, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 1999, s. 123 vd.
37 Bkz., Hasan Güzel, Konya'da Milli Mücadele'yi Destekleyen
Din Adamları, Yüksek Lisans Tezi (Basılmamış), AÜTİTE, Ankara 1988, s. 20 vd.
38 Şeyh Ata Efendi'nin Anadolu'ya silah ve personel sevkinde
önemli hizmetleri olmuştur. İsmet İnönü'den Halide Edip'e ve Mehmet Akif'e
kadar çok kimse Şeyh Ata'nın dergahından Anadolu'ya hareket etmişlerdir. Albay
Hüsamettin Ertürk, işgal altındaki istanbul'dan Anadolu'ya silah sevkiyatını
idare eden vatanperverleri zikrederken şu din adamlarını da saymaktadır.
Topkapı'da Kayyim Ahmet, İmam Necati, Kadıköy'de ilk Milli teşkilatı kuran Şeyh
Muhip Efendi ile oğlu Yusuf Efendi, Aksaray'da İmam Tevfik Efendi, Üsküdar'da
Hafız Nuri ile Bektaşi Dedelerinden Ali Nutki Baba, Sarıyer'de Hafız Mehmet
Bey'dir. (Hüsamettin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, İstanbul 1957, s.
222-239).
39 Hakimiyet-i Milliye, 5 Mayıs, 1336; Kadir Mısıroğlu,
Kurtuluş Savaşı'nda Sarıklı Mücahitler, İstanbul 1969, s. 109 vd; Kutay, C.,
a.g.e., s. 43 vd; Ali Sarıkoyunca, Milli Mücadele'de Zonguldak ve Havalisi,
Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara 1992, s. 96-120; Ali Sarıkoyuncu, "Milli
Mücadele'de Amasya Müftüleri, Hacı Tevfik ve Abdurrahman Kamil Efendiler",
Diyanet İlmi Dergi, C: 31, Sayı: 2, s. 61-100; Sarıkoyuncu, A., Milli
Mücadele'de Din Adamları I, s. 24-27; Ali Sarıkoyuncu, "Mustafa Kemal ve
Milli Mücadele'de Din Adamları", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, s. 39
(Kasım 1997), s. 982993.
40 Örneğin, 23 Temmuz 1919 günü Erzurum Kongresi'ni açarken
yaptığı konuşmasını "En son olarak niyazım şudur ki, istekleri
gerçekleştiren Allah Hazretleri, sevgili bağışlayıcıya saygıyla, bu kutsal
vatanın sahibi ve savunucusu ve Ahmediye'nin yüce buyuruğuyla kıyamet gününe
kadar sadık bekçisi olan temiz milletimizi, saltanat makamı ve yüce hilafeti
korumak ve kutsalatımızı düşünmekle yükümlü olan heyetimizi başarılı kılsın!...
Amin."cümlesiyle bitiriyordu. Aynı kongrenin 7 Ağustos 1919 günü yaptığı
kapanış konuşması da şöyle son buluyordu: "... Bu birleştirici kurtuluş
toplantımız sona ererken, istekleri gerçekleştiren Allah Hazretlerinden doğru
yolu göstermesini ve şanlı Peygamberimizin ruhunun bütün üstünlüklerinden,
bereketinden bağışlaması dileyiyle, vatan ve milletimize ve sonsuz devletimize
mutlu gelecekler dilerim." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. İ, s. 5).
41 Mehmet Akif'in Kastamonu ve diğer yerlerde yaptığı dini
içerikli konuşmalar için bkz., Mehmet Akif'in Kur'an-ı Kerim'i Tefsir-i Meviza
ve Hutbeleri, Haz. Abdulkerim Abdulkadiroğlu-Nuran Abdulkadiroğlu, Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayını, Ankara, 1992, s. 1 vd.
42 Bkz., Bayar, C., a.g.e., C. 6, s. 1753-1754, 1846;
Ertürk, H., a.g.e., s. 349.
43 Enver Behnam Şapolya, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele
Tarihi, 3. Basım, İstanbul 1959, s. 312.
44 a.g.e., s. 315.
45 Cemal Kutay, bu karşılama heyeti içerisinde Hacı Bektaş
Celebisi Cemalettin Efendi'nin de bulınduğunu belirtmektedir. (Kutay, C.,
a.g.e., s. 281).
46 Hüseyin Menç, Milli Mücadele Yıllarında Amasya, Ankara
1992, s. 33.
47 Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Mustafa
Kemal ile Beraber, C. I, TTK Yayını, Ankara, 1988, s. 23.
48 Cevat Yularkıran, Reşit Paşa'nın Hatıraları, İstanbul
1940, s. 123.
49 Mahmut Goloğlu, Sivas Kongresi, Ankara 1969, s. 22.
50 A. Cemalettin Ulusoy, Hünkar Hacı Bektaş Veli ve
Alevi-Bektaş Yolu, 2. Basım, Hacı Bektaş, 1986, s. 101.
51 Askeri Tarih Belgeleri Dergisi, Sayı: 80 (Ağustos 1981),
s. 9. Ayrıca Alevi-Bektaşilerin Milli Mücadele'deki hizmetlei için bkz., Baki
Öz, Kurtuluş Savaşı'nda Alevi-Bektaşiler, Cumhuriyet Yayınları, İstanbul 1997,
s. 33 vd.
52 G. Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, TTK
Yayınları, Ankara s. 81; Vehbi Cem Aşkun, Sivas Kongresi, İstanbul 1963, s.
191; Mazhar Müfit kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le Beraber, C. İİ,
TTK Yayınları, Ankara 1988, s. 487.
53 Kansu, M. M., a.g.e., CII, s. 490.
54 Zübeyir Kars, Milli Mücadele'de Kayseri, Kültür Bakanlığı
Yayını, Ankara 1993, s. 57.
55 Kansu, M. M, a.g.e., CII, s. 492. Mustafa Kemal Paşa,
hareketten önce Hayet-i Temsiliye adına Kayserililerin sıcak ilgi ve samimi
duygularına karşılık vererek, memnuniyetlerini bildirmiştir. Bu arada bir de
beyanname yayımlamıştır. (Kars, Z, a.g.e., s. 66). Ayrıca beyanname için bkz.,
Adana'ya Doğru, 22. 12. 1919, İrade-i Milliye, 5. 01. 1920.
56 Kansu, M. M., a.g.e., CII, s. 493.
57 Kansu, M. M., a.g.e., C. II, s. 493-494.
59 Kansu, M. M., a.g.e., C. II, s. 495.
60 Kutay, C., a.g.e., s. 305.
61 Kansu, M. M., a.g.e., C. II, s. 496.
62 Kutay, C., a.g.e., s. 309.
63 Mahmut Goloğlu, Üçüncü Cumhuriyet, Ankara, 1970, s. 8-9.
Ayrıca bkz., Kansu, M. M., a.g.e., C. II, s. 497-499.
64 Bkz., Kansu, M. M., a.g.e., C. I, s. 75-78; M. Cevat
Dursunoğlu, Milli Mücadele'de Erzurum, Ankara 1946, s. 92-94; M. Fahrettin
Kırzıoğlu, M. Kemal Paşa-Erzurum İlişkileri Üzerine Belgeler, TTK Yayınları,
Ankara 1991, s. 3 vd; Ayfer Göze, İnkılap Tarihimiz ve Atatürk İlkeleri, 2.
Basım, İstanbul 1985, s. 29-32.
65 Kemal Atatürk Nutuk (1919-1927), Bugünkü dille yayına
haz. Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 2000,
s. 44.
66 Kadir Kasalak, Milli Mücadele'de Manda ve Himaye
Meselesi, Genelkurmay Yayını, Ankara 1993, s. 141.
67 Nutuk (Haz. Zeynep Korkmaz), s. 66-68; Fahrettin
Kırzıoğlu, "Amerikan mandasını Kimler istiyor ve nasıl öneriyorlardı",
BTTD, C. Xİİ, Sayı: 67-68; ATASE Arş., Kl: 78, D: 290, Fh: 4-2. Ayrıca mandaya
taraftar olan kişi ve kuruluşlar için bkz., Kasalak K., a.g.e., s. 9 vd. Ayrıca
Halide Edip Adıvar'ın milliyetçilik anlayışı hakkında bkz., Çetin Yetkin, Toplumsal
ve Siyasi Açıdan 13 Yazar Üzerine Notlar, Ümit Yayınları, Ankara, 1996 s.
93-118.
68 Hayet-i Temsiliye'den Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey,
ulemadan Raif Efendi, Şeyh Fevzi Efendi, Bekir Sami Bey, Doğu Anadolu adına
Siavas Kongresi'nde bulunmak üzere Erzurum Kongresi'nce görevlendirilmişlerdir.
(Göze, A., a.g.e., s. 48).
69 Bkz., Kasalak, K., a.g.e., s. 139.
70 Bkz., Goloğlu, M., Sivas Kongresi, s. 88. Örneğin, Albay
İsmet Bey, manda ile ilgili kanaatini Erzurum'da bulunan 15. Kolordu Komutanı
Kazım Karabekir Paşa'ya yazdığı zaman (27. 8. 1919), daha ortada Sivas Kongresi
yoktu. Bkz., Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, Ankara 1990, ss. 164-166.
71 Kansu, M. M., a.g.e., C. I, ss. 78-80.
72 Kutay, C., a.g.e., s. 292.
73 Kansu, M. M., a.g.e., C. I, s. 252; Hikmet Denizli, Sivas
Kongresi Delegeleri ve Heyet-i Temsiliye Üyeleri, Kültür Bakanlığı Yayınları,
No: 1655, Ankara 1996, s. 44 vd.
74 Sivas Valisi Reşit Paşa'nın Hatıraları, s. 123.
75 Kansu, M. M., a.g.e., C. İ, s. 208. Daha önce de
belirtildiği gibi, heyet üyelerinin konuk edilmesinde Alevi-Bektaşi
tekkelerinin de önemli yardım ve desteği olmuştur. (Bkz., Öz, B., a.g.e., s.54
vd).
76 Nutuk (Haz: Zeynep Korkmaz), s. 29.
77 Nutuk (Haz: Zeynep Korkmaz), s. 53-56.
78 Sivas Valisi Reşit Paşa'nın Hatıraları, s. 15; Mısıroğlu,
K., a.g.e., s. 161.
79 Bkz., Sarıkoyuncu, A., Milli Mücadele'de Din Adamları I,
s. 35-45.
80 Kutay, C., a.g.e., s. 210.
81 Bkz., TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. İ, Türkiye İş
Bankası Yayını, Ankara, 1985, s. 38-74.
82 İsmail Şükrü Hoca'nın konuşmasının tamamı için bkz.,
a.g.e., s. 58-61.
83 Sebülürreşad, C. İİ, Sayı: 46, s. 334.
84 Genelkurmay Başkanlığı Arşivinde rastladığımız bir belge,
Hoca İsmail Şükrü Efendi'nin bildirdiklerini teyit etmektedir. 6 Temmuz 1920
tarihini taşıyan bu belge, Müdafaa-i Milliye Vekili Fevzi Paşa imzasıyla Ankara
komutanlığına ve Garp cephesi komutanlığına verilmiş bir talimattır. Anılan
yazıda; Afyonkarahisar Mebusu Hoca İsmail Şükrü Efendi'nin makamlarına müracat
ederek "Ankara ve civarından başlamak üzere Afyonkarahisar'a varıncaya
kadar güzergahta kendi at ve silahlarıyle celp ve cem edeceği gönüllülerin
kumandasını deruhte ederek, cihada iştirak edeceğini ve gidip geçeceği
yerlerden birçok din kardaşları da birlikte götüreceğini de bildirmiştir."
denilerek Hoca şükrü Efendi'ye yardımcı olunması istenmektedir. (ATASE Arş.,
Kl: 556, D: 8, Fh: 3-1).
85 Tekeli, İ-İlkin, S., a.g.e., s. 337-338.
86 ATASE Arş., Kl: 796, D: 108, Fh: 31.
87 Coker, F., a.g.e., s. 470.
88 ATASE Arş., Kl: 558, D: 14, Fh: 47.
89 ATASE Arş., Kl: 557, D: 27, Fh: 34.
90 Coker, F., a.g.e., s. 469-470, 570-571. Ayrıca İsmail
Şükrü ve Hafız İbrahim Efendilerin Milli Mücadele'deki hizmetleri için bkz.,
Sarıkoyuncu A., Milli Mücadele'de Din Adamları II, s. 79-84, 86-92.
91 Sarıkoyuncu A., Milli Mücadele'de Din Adamları I, s. 23.
92 Celal Bayar, Ben de Yazdım, C. 8, İstanbul, 1972, s.
2460.
93 Kutay, C., a.g.e., s. 187 vd.
94 ATASE Arş., Kl: 557, D: 27, Fh: 34.
95 BTD, Sayı: 19 (Eylül 1986), s. 49-58.
96 Bkz., Ali Sarıkoyuncu, Milli Mücadele'de Din Adamları I,
s.
97 Bu din adamlarının isimleri ve yaşam öyküleri için bkz,
A. Sarıkoyuncu, Milli Mücadele'de Din Adamları II, s. 57-375.
98 Bu konuda bkz., Sarıkoyuncu A., Milli Mücadele'de Din
Adamları II, s. 21 vd.
99 Dördüncü bölümde Hacı Süleyman Efendi'nin TBMM'de yapmış
olduğu bu konuşmalarına yer verilmiştir. Ayrıca milletvekillerinin mesleklerine
göre dağılımı için bkz., Güneş, İ., a.g.e., s. 71-74.
100 Kutay, C., a.g.e., s. 383.
101 Uluğ İğdemir, Yılların İçinden, Ankara, 1976, s. 29.
Ayrıca Rıfat Börekçi'nin Milli Mücadelede'ki hizmetleri için bkz., Sarıkoyuncu,
A., Milli Mücadele'de Din Adamları I, s. 133-171.
102 Bkz., a.g.e., s. 199-214.
103 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. İİ, s. 208-209.
A. Arşiv Vesikaları
1. Atase Arşivi
2. Atase Atatürk Özel Arşivi.
3. Diyanet İşleri Başkanliği Arşivi.
B. Meclis Zabıtları
1. TBMM Zabıt Ceridesi; C. 1-5, 2. Baskı, Ankara 1940-1942
(C. 1-2: 1940; C. 3: 1941, C. 4-5: 1942).
2. TBMM Gizli Celse Zabıtları,
1, Ankara 1985.
2. AKBİYİK, Yaşar, Milli Mücadele'de Güney Cephesi (Maraş),
2. Basım, Ankara 1999.
ALBAYRAK, Sadık, Türkiye'de Din Kavgası, 2. Basım, İstanbul
1975.
APAK, Rahmi, İstiklal Savaşı'nda Garp Cephesi Nasıl Kuruldu,
2. Basım, TTK Basımevi, Ankara 1990, İstanbul 1942.
ATATÜRK M. Kemal, Nutuk (1919-1927), Bugünkü Dille Yayına
Hazırlayan: Zeynep Korkmaz, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 2000
Ankara 1993.
BAĞDATLİOĞLU, Adil, Uzun Oluk, İstanbul 1942.
BAYAR, Celal, Ben de Yazdım, C. 5, 6, 7, 8, İstanbul 1967,
1968, 1969, 1972.
BERTUĞ, Selami, "Manisalı Âlim Efendi ve Klasik Türk
Musikisindeki Yeri", Mesir Konferansları, Manisa Turizm Derneği Yayınları,
No: 4, Manisa 1983.
BORAK, Sadi, "Sarıklı Bir Mücahid", Hayat Tarih
Mecmuası, Sayı: 9 (Ekim 1968).
, Hacı Süleyman Efendi, İstanbul 1974.
ÇAĞATAY, M., Manisa Ünlüleri, Manisa 1946.
ÇALİŞKAN, Mustafa, Kurtuluş Savaşı Sırasında Din Faktörü,
AÜTİTE, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1990.
ÇARİKLİ, Hacim Mühittin, Balıkesir ve Alaşehir Kongreleri ve
Hacim Muhittin Çarıklı'nın Kuva-yi Milliye Hatıraları (1919-1920), TİTE Yayını,
Ankara 1965.
DURSUNOĞLU, Cevat, Milli Mücadele'de Erzurum, Ankara 1940.
ERDEHA, Kâmil, Milli Mücadele'de Valiler ve Vilayetler,
İstanbul 1975.
ERGÜL, Teoman, Kurtuluş Savaşı'nda Manisa (1919-1922), İzmir
1991.
ERTÜRK, Hüsamettin, İlk Devrin Perde Arkası, İstanbul 1957.
GOLOĞLU, Mahmut, Sivas Kongresi, Ankara 1969.
, Üçüncü Meşrutiyet, Ankara 1970.
İĞDEMİR, Uluğ, Yılların İçinden, TTK Basımevi, Ankara 1976.
, Sivas Kongresi Tutanakları, Ankara 1986.
KANSU, Mazhar Müfit, Erzurum'dan Ölümüne Kadar Atatürk'le
Beraber, C. İ, İİ, Ankara 1988. KARABEKİR, Kazım, İstiklal Harbimiz, İstanbul
1990.
KARDEŞ, Sırrı, Heyet-i Temsiliye ve Mustafa Kemal Paşa
Kırşehir'de, Ankara 1950. KARS, Zübeyir, Milli Mücadele'de Kayseri, Ankara
1988.
KASALAK, Kadir, Milli Mücadele'de Manda ve Himaye Meselesi,
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayını, Ankara 1993.
KUTAY, Cemal, Kurtuluşun ve Cumhuriyet'in Manevi Mimarları,
Ankara 1973.
MİSİROĞLU, Kadir, Kurtuluş Savaşı'nda Sarıklı Mücahitler, 2.
Basım, İstanbul 1969.
ÖZ, Baki, Kurtuluş Savaşı'nda Alevi-Bektaşiler, Cumhuriyet
Yayınları, İstanbul 1997.
SARIKOYUNCU, Ali, "Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nda Milli
Varlığa Düşman Cemiyetlerden Teali-i İslam'ın Bir Bildirisi", Tarih ve
Toplum, Sayı. 102 (1991).
, Milli Mücadele'de Zonguldak ve Havalisi, Kültür Bakanlığı
Yayını, Ankara 1992.
, "Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin Milli Mücadele
ve Atatürk İnkılapları Karşıtı Tutum ve Davranışları", Atatürk Araştırma
Merkezi Dergisi, C. Xİİİ, Sayı. 39 (Kasım 1997).
, Milli Mücadele'de Din Adamları I-İİ, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayını, Ankara 1999.
, Milli Mücadele'de Söğüt ve Çevresi, Osmangazi Üniversitesi
Yayını, Eskişehir 1999.
SERTOĞLU, Mithat, "Milli Mücadelemizde Kahraman
Denizli", BTTD, Sayı. 6.
ŞAPOLYA, Enver Behnam, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele
Tarihi, Ankara 1944.
TEKELİ, İlhan-İLKİN, Selim, Ege'de Sivil Direnişten Kurtuluş
Savaşı'na Geçerken Uşak Heyeti Merkeziyesi ve İbrahim (TAHTAKİLİÇ) Bey, TTK
Yayını, Ankara 1989.
TÜTENK, M. Akif, Milli Mücadele'de Denizli, İzmir 1949.
ULUĞ, Naşit Hakkı, Hemşehrimiz Atatürk, 2. Basım, İstanbul
1973.
Ulusal ve Yerel Kongreler ve Kongre Kentleri
Bibliyografyası, C. 1-5, TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara
1994.
ULUSOY, A. Cemalettin: Hünkar Hacı Bektaş Veli ve
Alevi-Bektaş Yolu, 2. Basım, Hacıbektaş,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder