HABBETÜ'L-KALB

HABBETÜ'L-KALB

7 Eylül 2015 Pazartesi

İste İstedikçe

Verirler Ben Acizim Sen Büyüksün Dedikçe…
Verenin Şanı Büyük Sen İste İstedikçe ...
Necip Fazıl Kısakürek

3 Eylül 2015 Perşembe

Ey Oğul ; Abdülkadir Geylani Hazretleri

Ey Oğul!
Önce kendini düzelt ;
Önce kendi nefsine öğüt ver, kendi nefsim düzelt. Sonra da başkalarına öğüt ver, başkalarını düzeltmeye çalış. Sana önce kendi nefsinin özelliklerini, kendi nefsinin ne durumda olduğunu bilmen lazım. Kendinde ıslaha muhtaç bir hal var oldukça başkalarını düzeltmeye, başkalarına öğüt vermeye kalkışma. Eğer kendinde ıslaha muhtaç bir hal bulunduğu halde bunu bırakır da başkasının ıslahına kalkışırsan yazık sana!
Başkalarını nasıl ve hangi hallerde kurtarabileceğini bilirsin. Sen kendin kör isen, bir başkasının elinden tutup nasıl bir yere götürebilirsin? Gözleri görmeyen birisinin bir başkasının elinden tutup bir yere götürmesi mümkün olmadığı gibi, kendi nefsini ıslah etmemiş birisinin de başkalarını irşat edip Allah'a götürmesi mümkün değildir. Ancak kendi gözleri gören kişi başkalarını bir yerden bir yere götürebilir.
Denize düşen ve yüzme bilmeyen birisini ancak mahir yüzücü olan birisi kurtarabilir. Aynen bunun gibi, Allah'a insanları ancak Onu tanıyan birisi götürebilir. Allah'ı tanımayan kişiye gelince, Ona giden yolda bu kişi insanlara nasıl rehberlik edebilir ki?
Sana Allah'ın tasarrufundan bahsetme ihtiyacını duymuyorum. Sen Onu seversin, amellerini sırf Onun rızası için yaparsın. Asla Ondan başkası için yapmazsın. Ondan korkarsın, Ondan başkasından asla korkmazsın.
Ey Oğul!
Takvaya sarıl ;
Sana takva gerek. Takvaya sarıl, muttaki ol. Sana şeriat gerek, şeriatın esaslarına sarıl. Nefse, şehevî arzulara, şeytana ve kötü kişilere muhalefet etmeli ve onlara uymamalısın. Mü'min kişi bu hususlarda devamlı cihat halindedir. Öyle ki, başından miğferi hiç eksik olmaz, kılıcı asla kınına girmez, atının sırtı hiç eğersiz kalmaz. Uykuyu bile hak erenlerinin uyuduğu niyetle uyur. Hak erenleri düşmana galip gelebilmek için zindelik kazanmak maksadıyla uyurlar. İhtiyaç dolayısıyla yemek yerler. Ancak zaruret halinde konuşurlar. Mecbur kalmadıkça âdetleri dilsizlik ve sükûttur. Onları ancak Allah'ın takdiri konuşturur. Bu dünyada onların dilini Allah hareket ettirir, konuşturur. Tıpkı yarın Kıyamet gününde organlarını konuşturacağı gibi...
Ey Oğul!
Allah'ı daima görür gibi ol
Yalnızlık anlarında öyle bir takvaya ihtiyacın var ve öyle bir takvaya sahip olmalısın ki, seni günahlardan ve günaha sürükleyecek kaymalardan alıkoysun. Öyle bir murakabeye ihtiyacın var, öyle bir murakebeye sahip olmalısın ki, Allah'ın daima seni görmekte olduğunu sana hatırlatsın. İşte sen yalnızlık anlarında böyle olmaya muhtaçsın, mecbursun. Bundan başka, nefis, heva ve şeytanla savaşmaya muhtaçsın.
Ey Oğul!
Gönülleri Hakka davet et ;
Büyük insanları yıkıp mahveden küçük hatalar, sürçmeler ve kaymalardır. Zahitleri mahveden nefsanî ihtiraslardır. Hak erenlerini mahveden yalnızlık anlarındaki kötü düşünceler, hatıra gelen kötü fikirlerdir. Sıddıkları mahveden bir anlık kötülüktür. Onların bütün meşguliyetleri, kalblerini uygunsuz düşüncelerden korumak ve muhafaza etmektir. Onlar Hakka davet mevkiinde bulunan kişilerdir. İnsanları Allah'ı tanımaya davet, ederler. Gönülleri Hakka davet etmekten bir an bile geri durmazlar.
Ey Oğul!
Nefsini itaat altına al ;
Bu zaman âhirzamandır. Nifak çarşısı açılmıştır. Yalan çarşısı açılmıştır. Münafık, yalancı, deccal kişilerle oturmayınız. Yazık sana ki, nefsin münafıktır, yalancıdır, kâfirdir, fâcirdir, müşriktir. Böyle olduğu halde sen onunla nasıl oturuyorsun? Ona muhalefet et, asla muvafakat etme. Onu bağla, asla salıverme. Onu hapset, zindana at. Kendisine ancak zaruri olan haklarını ver. Fazla verme. Onu mücahedelerle kahret, itaat altına al!
Ey Oğul!
Dünya ile âhireti biraraya getir ;
Dünya ile âhireti biraraya getir. Her ikisini de aynı yere koy. Kalbin dünya ve ahiret düşüncesinden arınmış olarak ve çırıl çıplak bir şekilde Mevlan ile tek başına ol. Allah'tan başka herşeyden arınmadıkça Ona yönelme. Halka bağlanıp kalarak Haktan ayrı kalma. Bütün bu sebepleri kopar, at. Allah'a giden yoldaki engelleri birer birer bertaraf et. Bütün bunları yaptıktan sonra dünya ve âhireti bıraktığın yere var. Dünyayı nefsine ver, âhireti kalbine koy, Mevlâyı da özünde tut.
Ey Oğul!
Nefis ile birlikte olma.
Hevesinle birlikte olma. Dünya ile de birlikte olma. Öyle ise hemen günahlarına tevbe et, bir daha işlememeye azmeyle. Onlardan sıyrıl. Seri adımlarla Mevlana koş. Tevbe ettiğin zaman hem dışın, hem de için tevbe etmiş olsun. Tevbe, Allah'ın katında makbul kul olmanın temelidir. Halis bir tevbe ile ve Allah'tan hakikaten haya etmek suretiyle üzerindeki günah elbisesini çıkar, at.
Ey Oğul!
Derdi sabırla karşıla ;
Sana herhangi bir dert geldiği zaman onu sabır eliyle karşıla ve devası gelinceye kadar sakin ol. Deva gelince de onu şükürle karşıla. Bu hale geldiğin zaman peşinen ebedi zevkli safalı bir hayatta olursun.
Ey Oğul!
Himmetin dünya olmasın ;
Dünyadaki himmet ve gayretin yemek, içmek, giymek, evlenmek, güzel ve rahat evlerde oturmak, servet toplamaktan ibaret olmasın. Bütün bunlar nefsin işidir, nefsin rağbet ettiği şeylerdir. Öyleyse kalbe mahsus himmet ve gayret nedir? Kalb, öz ve sır neye rağbet eder? Onun himmet ve gayreti Allah'ı aramaktır. Kalbin rağbet edeceği tek şey budur. Senin himmet ve gayretin ve rağbet edeceğin şey senin için en mühim olandır, sana ehemmiyet verendir. Öyleyse senin rağbet edeceğin şey, Rabbin ve Onun nezdinde olmalıdır.
Ey Oğul!
Ahiret için hazırlan ;
Sen, ömründen sadece bir gün kaldığını farzet ve ecel meleğinin geleceğini düşünerek ve ahiret için hazırlan. Dünya hak erenleri için bir kuvvet kazanma ve pişip olgunlaşma yeridir.
Ey Oğul!
Dünyada ebedî kalmak için yaratılmadın ;
Sen dünyada ebedî kalmak için yaratılmadın. Allah'ın yoluna uymayan bir yaşayış içindesin. İçinde bulunduğun bu hali hemen değiştir.
Kendini Allah'ın takdirine teslim et. Sonra Onunla birlikte ol. Nasıl bir binanın önce bir temele, sonra da duvarlara ihtiyacı varsa, her işin de önce bir temele sonra da bir yapıya ihtiyacı vardır. Senin yolunun temeli, Allah'ın takdirine teslim olmak, yapısı da Onunla birlikte olmandır. Bu esasa yapış, ömür boyu, gece gündüz buna devam et.
Ey Oğul!
Tefekkür insanı Allah'a götürür ;
Tefekkür kalbin yapacağı işlerdendir. Eğer kendin için bir iyilik görürsen, bir iyiliğe nail olursan, Allah'a şükret. Bir kötülük görürsen de ondan dolayı tevbe et. İşte bu tefekkür sayesinde dinin ihya olur, dirilir, şeytanın da ölür.
Şöyle denmiştir: "Bir saat tefekkür, bir gecelik ibadetten hayırlıdır."
Allah'a ulaşma yolunda yine Allah'ın fiillerini delil getir. Nasıl ki bir sanat eserinden sanatkâra intikal ediliyorsa, Allah'ın muazzam bir sanatı olan bu kâinata bakmakla da Allah'a ulaşılabilir. Onun için Allah'ın sanatı üzerinde tefekkür edersen Allah'a ulaşabilirsin.
Hakiki imana sahip olan bir mü'minin iki dış gözü, iki de iç gözü vardır. İki dış gözü ile Allah'ın yeryüzündeki sanat eserlerini görür, iki iç gözü ile de Allah'ın göklerde yaratmış olduğu eserleri görür. Bundan sonra onun gözünden perdeler kaldırılır. Neticede Allah'ın yakın ve sevgili kullarından olur. Sevgiliden hiçbir şey gizlenemeyeceğine göre, Allah'ın sevgili kullarından olan bu kişiden de İlâhî sırlar gizlenmez.
Ey Oğul!
Dinini satarak dünyalık elde etme ;
Meşru yoldan ve helalinden alın teriyle kazandığını ye. Dinini satarak dünyalık elde etmeye ve bu yoldan kazanılmış şeylerle geçinmeye kalkışma. Helalinden ve meşru yoldan kazan. Bu kazancınla başkalarına ikram et. Onlara da yedir, içir. Ta ki aradaki sevgi ve kardeşlik bağlarının devamına ve pekişmesine vesile olsun.
Ey Oğul!
Allah'ı kullarına şikâyet etme ;
Allah'ı kullarına şikâyet etmeye kalkışma. Kullara şikâyetçi olma. Allah'a şikâyetçi ol. Allah her şeye kadirdir. Ondan başkası ise hiçbir şeye muktedir değildir. İç sıkıntıları, maruz kalınan musibetleri, mânevi dertleri ve verilen sadakalarla yapılan iyilikleri gizli tutmak da iyilik hazinelerindendir. Sadakayı sağ elinle ver. Sol elinin bundan haberdar olmaması için gayret et.
Ey Oğul!
Dünya seni yutmasın ;
Dünya denizinden sakın. Onda çok kişiler boğulmuş, ancak pek az kişi kurtulmuştur. O derin bir denizdir. Herşeyi garkeder, kendinde boğar. Ancak Allah dilediği kullarım ondan kurtarır. Tıpkı kıyamet gününde mü'minleri Cehennemden kurtaracağı gibi.
Ey Oğul!
Takva güneşiyle beraber ol ;
Bütün fiil ve hareketlerinde tevhid güneşi, şeriat güneşi ve takva güneşi ile beraber ol. Zira bu güneş, heva ve hevesin; nefsin, şeytanın ve mahlukata dayanmanın sebep olduğu şirk tuzağına düşmekten seni muhafaza eder. Bu güneş seni Allah yolunda ilerlerken aceleci olmaktan alıkor.
Ey Oğul!
Aceleci olma ;
Aceleci olma. Zira acele eden hataya düşer, teenni eden de isabet eder, hedefine ulaşır. Acele etmek şeytandandır, şeytanın işidir. Teenni etmek de Allah'tandır. Çok kere seni aceleciliğe sevkeden şey, dünyalık toplama hırsıdır. Rızık ve dünyalık hususunda kanaat sahibi ol. Zira kanaat tükenmez hazinedir.Sadece kısmetine ve eline geçene razı ol. Kısmetinde olmayandan da geri dur. Helal ve meşru olandan ayrılma. İşte o zaman zengin olursun. Allah'tan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymazsın. Kalbin mutmain olur, sükûnete kavuşur, özün saflaşır, berraklaşır. Zararlı duygu, temayül ve ihtiraslardan arınırsın. Böylece dış gözünde dünya, kalb gözünde ahiret, sır gözünde Allah'tan başkası değersiz olur.
Ey Oğul!
Aklını kullan ;
Akl-ı selim sahibi ol. Aklını kullan. Acele etme. Şurası muhakkak ki. acele etmekle eline bir şey geçmez. Acele etmekle ne vaktinden önce akşamı edebilirsin, ne de sabahı. İstediğini elde edebilmek için sabırla akşama kadar çalışmıyor, didinmiyor musun?
Ey Oğul!
Allah korkusu her kapının anahtarıdır ;
Önünde kapalı bir kapının kalmamasını istersen izzet ve celâl sahibi olan Allah'tan kork. Zira Allah korkusu her kapının anahtarıdır, her kapıyı açar.
Ey Oğul!
Amellerini güzel yap
Güzel ameller işlemekte tembellik etme. Zira tembellik edenler ebediyen mahrum kalırlar. Bu arada daimi bir pişmanlık da peşlerini bırakmaz. Amellerini güzel yap. Unutma ki, Allah hem dünya hayatı ile, hem de ahiret hayatı ile sana karşı cömertlik etmiş, ikramda bulunmuştur.
Ey Oğul!
Allah'ın rızasına dön ;
Dua ipini uzat. Allah'ın rızasına dön. Kalbin itiraz ettiği halde dilinle dua eder duruma düşme. Dilinle yaptığın duaya kalbin de inansın ve iştirak etsin.
Ey Oğul!
Kötü kişilerle arkadaşlık etme ;
Kötü kişilerle arkadaşlık etmen, iyi kişiler hakkında kötü düşüncelere sürükler. Hep kötü insanlarla beraber oldukça iyi ve salih kişiler seni kötü bir insan olarak görürler.
Ey Oğul!
Dine sarıl ;
Başkaları tarafından uyandırılmadan önce uyan. Dine sarıl. Dinine sahip kişilerin arasına katil. Onlarla birlikte ol. Asıl insan olanlar dinine sarılmış olanlardır. İnsanların en akıllısı, Allah'a itaat eden, Onun dinine, kitabına sarılan ve yaşayışını Allah'ın ahkâmına uygun geçiren insandır. İnsanların en cahili de Allah'a isyan eden, yaşayışını Onun dinine, kitabına ve ahkâmına uygun olarak geçirmeyen kişidir.
Ey Oğul!
Cahillerle arkadaşlık etme ;
Cahillerle arkadaşlık ediyorsun, bu durumda onların cehaletinden sana da bulaşabilir. Ahmaklarla arkadaşlık etmek, aldatıcı bir arkadaşlıktır. Sağlam inançlı, alim ve ilmi ile amel eden mü'minlerle arkadaşlık et. Mü'min iman kuvveti sebebiyle diğer insanlara karşı daima neşeli ve güleryüzlü görünmeye, hüznü de Allah ile kendi arasında gizli tutmaya muktedir olabilir. Mü'minin hüznü daimidir, çünkü tefekkür eder. Çok ağlar, az güler.Bunun için Peygamber Sallallahü Aleyhi Vesellem, "Mü'min için, Rabbine kavuşmanın dışında rahat yoktur" buyururlar.Kalb ve gönül ehli ile arkadaş ol. Onların sohbetlerinde bulun. Ta ki senin de bir kalbin, bir gönlün olsun.
Ey Oğul!
Şu kimselerle dostluk kur ;
Kendileriyle dünyada sırf dünyalık için arkadaşlık ve dostluk ettiğin şu kişileri yarın göremeyeceksin. Aranız ayrılacak. Kötü dost ve arkadaşlarla aran nasıl ayrılmasın ki, sen onlarla Allah için değil, Allah'tan başka şeyler için dostluk ettin. Eğer insanlarla mutlaka dostluk, arkadaşlık ve ahbaplık etmen gerekiyorsa, takva sahibi, arif, ilmi ile âmil, yalnız Allah'ın rızasını isteyen ve Allah'ın nazarında itiban olan kişilerle dostluk ve arkadaşlık et. Şu kimselerle dostluk ve arkadaşlık kur:
1. Seni Allah'a yaklaştırsın.
2. Seni dalaletten kurtarsın, doğru yola çeksin.
3. Seni dünyaya kulköle olmaktan kurtarsın.
4. Önüne ahiret nimetlerini sersin.
5. Seni nefsin esaretinden kurtarsın, hürriyete kavuştursun.
6. Seni yılanların, akreplerin ve vahşi hayvan tabiatlı insanlardan kurtarsın, rahata, huzura kavuştursun.
Ey Oğul!
Bütün isteklerin Allah'tan olsun ;
Eğer dünya tasalarından sıyrılmaya gücün yetiyorsa hiç durma, hemen sıyrıl. Aksi halde seri olarak kalbinle Allah'a koş. Onun rahmetine yapış. Ta ki kalbinden dünya tasaları çıksın. O her şeye kadirdir. Her şeyi bilir. Her şey Onun kudret elindedir. Onu kendisine imanla ve kendisinin marifeti ile doldurmasını iste.Ayrıca sana sarsılmaz bir iman vermesini, senin kalbinde kendisine ünsiyet peyda etmesini ve senin bütün uzuvlarını kendisine itaatle meşgul hale getirmesini iste. Bütün bunların hepsini Allah'tan iste. Kendin gibi faninin önünde zelil durumlara düşme. Bütün isteklerin Allah'tan olsun, asla başkalarından olmasın. Bütün muamelen Allah'la beraber olsun ve Allah için olsun, asla Ondan başkası için olmasın.
Ey Oğul!
Allah'a hizmet et ;
Hizmet edersen, hizmet olunursun. Haddi aşmazsan kurtulursun. Allah'a hizmet et. Onun yolunda ol. Onun yolunu bırakıp da sana ne zararı, ne de faydası dokunan şu devlet adamlarının hizmetçiliğini yapma. Onlar şimdiye kadar sana ne verdiler? Kısmetinde olmayan bir şeyi sana verebilirler mi?
Ey Oğul!
Ahiret endişesini öne al ;
Ahiret endişeni dünya endişesinin önüne al. Eğer böyle yaparsan her ikisini de kazanır, her ikisinden de kârlı çıkarsın. Dünya endişesini ahiret endişesinin önünde tuttuğun takdirde, senin için bir ceza olmak üzere her ikisinden de hüsrana uğrarsın. Dünya sevgisini kalbinden çıkardığın zaman dünyalık olarak elde ettiğin bir şeyde de bereket olacaktır.
Ey Oğul!
Dünyan ve ahiretin için çalış ;
Mü'min hem dünyası için çalışır, hem de âhireti için. Dünyası için, ihtiyacı kadar çalışır, kanaat eder. Tıpkı yolcunun ihtiyaç miktarı azık alması gibi. O dünyadan bundan daha fazlasını almaz. Cahilin bütün düşüncesi dünyadır, dünyalıktır. Arifin düşüncesi ise âhirettir, Allah'tır.
Ey Oğul!
Günah elbiseni tevbe suyuyla temizle ;
İşlediğin günahlar sebebiyle Allah'ın rahmetinden ümidini kesme. Din elbisendeki kiri tevbe suyu ile temizle. Bu tevbende hem sebat göster, hem de ihlâslı ol. Bundan başka din elbiseni marifetullah esansıyla kokula.
Ey Oğul!
Kalbinle Allah'a dön ;
Dünya bir denizdir, iman da gemidir. Kaptan ise ibadet ve taatlerdir. Ahiret de bu denizin sahilidir. Kalbinle Allah'a dön. Allah'a tevekkül eden kişi, Ona dönen kişi demektir.


Ey Oğul!
Kur'ân ile amel et ;
Kur'ân ile amel etmek seni Kur'ân'ın mevkiine'yükseltir, oraya oturtur. Sünnet ile amel etmek seni Resul-i Ekreme (a.s.m.) yükseltir. Resulullah, kalbi ve mânevi himmeti ile Allah dostlarının kalbleri çevresinden bir an bile ayrılmaz. Onların kalblerine Allah'a yakınlık kapısını açar.
Ey Oğul!
Cahil dünyada ferahlanır ;
Cahil dünyada ferahlanır. Dünya nimetleri ile zevk sefa sürer. Âlim ise dünya hayatını bir fırsat bilir. Manevi mertebelerde yükselme gayreti içinde bulunur. Cahil kaderle çekişir, ona karşı çıkar; âlim ise kadere boyun eğer, razı olur.
Ey Oğul!
İbadetine aldanma ;
İbadet ve taatine aldanma. Allah'ın onları kabul etmesini iste. Şu anda sen Allah'a kulluğunu yapma gayreti içindesin. Olur ki içinde bulunduğun bu durumdan başka bir duruma düşebilirsin.
Ey Oğul!
Amelini Allah rızası için yap ;
Sana amellerinde ihlas gerek. Amellerini sırf Allah rızası için yapmalısın. Gözünü, amellerinden ve onlara gerek insanlardan, gerekse Allah'tan karşılık beklemekten uzak tut.
Ey Oğul!
Ahlakı düşüklerden uzak dur ;
Ahlakı düşüklerden uzak dur. O zaman halis mü'min olursun. Hükümde hakkaniyet üzere ol. O zaman ilimde halis olursun.
Ey Oğul!
Sofrana fakirleri ortak et
Oruç tut. İftar ederken sofrana fakirleri de ortak et, onlara de yedir. Tek başına yiyip içme. Böyle yapmayan kimsenin fakir olup dilenciliğe düşmesinden korkulur.
Ey Oğul!
Herkese iyi niyetli ol ;
Kimseye eziyet etmemeye ve zarar vermemeye gayret et. Herkese karşı iyi niyetli ol.
Ey Oğul!
Ömrünü hak yolda geçir ;
Sanatı öğrenebilmek için sıkıntıya ve meşakkate katlanmak zorundasın. En güzel ve mükemmel eseri meydana getirmek için bin kere yapar, yıkarsın. Eğer ömrünü hak yolda, kendini en iyi şekilde yetiştirmekle harcarsan Allah senin için hiç yıkılmayacak bir bina yapar.
Ey Oğul!
Kendi nefsine ağla ;
Bu halinden utanmıyor musun? Kendi nefsine ağla, gözyaşı dök. Zira bu halinle sen doğruya ve başarıya ulaşmaktan mahrum kalırsın. Hiç utanmıyor, haya etmiyor musun ki, bugün itaatkâr oluyorsun, yarın âsi oluyorsun. Bugün ihlaslı oluyorsun, yann riyakâr.
Ey Oğul!
Çalış, didin; yardım Rabbindendir ;
Çalışmadan ayağına hiçbir şey gelmez. Bazı şeyler de sana mutlaka lâzımdır. Çalış, didin; yardım, izzet ve celal sahibi Rabbindendir. Üzerinde bulunduğun bu denizde hareket et, dalgalar devamlı seni üstte tutacak ve sahile ulaştıracaktır. Dua senden, cevap vermek Rabbindendir. Çalışmak senden, başarı Allah'tandır. Kötülükleri terk etmek senden, hamiyet ve gayret vermek Allah'tandır. İstediğin şeyde dürüst ol, samimi ol, ihlâslı ol. Allah sana yakınlık kapısını mutlaka gösterecektir.
Ey Oğul!
Kalbinin istemediği dünyalığı bırak ;
Eline bir dünyalık geçtiği ve kalbinin de ondan hazzetmediğini gördüğün zaman onu bırak, alma. Kalb, iyi ile kötüyü, faydalı ile zararlıyı, hayır ile şerri birbirinden ayırd etme melekesine sahiptir. Himmet ve gayretin nisbetinde Allah'ın lütfuna mazhar olursun. Allah'tan başka ne varsa kalben hepsinden sıyrıl, hepsinden uzaklaş. Ta ki ona yaklaşabilesin.
Ey Oğul!
Kalbini helâl yemekle temizle ;
Helâl yemek suretiyle kalbini temizle. İşte o zaman Rabbini tanırsın. Lokmanı, elbiseni ve kalbini temizle. İşte o zaman safi, temiz olursun. Henüz vakit geçmeden kalbinle Rabbine dön. Sen iyi kimselerin hallerini dilinle anlatmak ve o halleri de kendin için temenni etmekle yetindin. Tıpkı avucuna suyu alıp yumruk yaparak sıkan kişi gibi ki, elini açtığı zaman orada bir şey bulamaz.
Ey Oğul!
Karşılık beklemeden hizmet etmeye çalış ;
En iyisi zayıflık zamanında başkalarından bir şey isteme. Ayrıca sende idrak edemeyeceğin ve başkalarına anlatamayacağın, göremeyeceğin ve başkalarına gösteremeyeceğin bir hal bulunmamalıdır. Eğer karşılık beklemeden ve almadan vermeye gücün yeterse hemen yap. Karşılık beklemeden hizmet edebiliyorsan hemen yap. Allah yolunun yolcuları, yaptıklarını sırf Onun için, Onun rızasına uygun olarak yaptılar. Allah da, hoşlarına gidecek şeyleri, dünyada da, âhirette de onlara gösterdi ve gösterecektir.
Ey Oğul!
İhlâs sahibi ol ;
İlim ve irfan öğren ve ihlâs sahibi ol. Ta ki, nifak, ikiyüzlülük ve samimiyetsizlik tuzağından kurullasın, ilim ve irfanı halkın teveccühünü kazanmak ve dünyalık top lamak için değil, Allah'ın rızası için öğren. İlim irfanı gerçekten Allah rızası için öğrendiysen Onun emirlerini sevgiyle yerine getirir ve Ona karşı huşu içinde bulunursun. Diğer insanlara karşı mütevazi olursun.
Ey Oğul!
Rabbine itaatte nefsine muhalefet et ;
Eğer kurtuluş istiyorsan, Rabbine itaatte nefsine muhalefet et. Nefsinle birlikte olmakta devam ettiğin müddetçe insanları ve diğer varlıkları tanıyamazsın. Dünya sevgisi ile dop dolu olduğun müddetçe âhireti tanıyamazsın. Ahiret sevgisi ile dolmadıkça âhirette Rabbini göremezsin. Nefis devamlı kötülüğe meyillidir, bu onun fıtratıdır, huyudur. Onun fıtratı bu olunca, artık var, ötesini sen düşün, neler yapmaz ki?
Ey Oğul!
Allah'ın rızasına ulaşmaya çalış ;
Allah'ın rızasına ulaşmaya çalış. O senden razı olmuşsa bil ki seni sevmiştir. Rızık ve geçim endişesini kalbinden çıkar. Zira sen gönül huzuru içinde çalıştığın müddetçe sıkıntısız olarak rızkın Allah'tan gelecektir. Kalbindeki düşünceleri, tasalan, endişeleri at. Bir tek tasan olsun: O da Allah'a layık bir kul olup olmama endişesi... Bu mertebeye ulaşabildiğin an diğer bütün tasalarına Allah kâfidir.
Ey Oğul!
Dünyalık için kimseyle çekişme ;
Sakın sakın! Sen sen ol, dünyalık hususunda kimseyle çekişme, didişme. Kimsenin elindeki kısmete mani olmaya kalkışma. Zira herkesin nasibi mutlaka kendisini bulur. Eğer kaderde elinden alınması varsa, o da olur. Bu senin isteğinle olmaz.
Kadere razı olmak; kavga, çekişme ve didişme sonunda dünyalık elde etmekten daha güzeldir. Zira Allah'ın takdirine razı olmak her hal ü kârda hayatı güzelleştirir, tatlılaştırır, huzurlu kılar.
Ey Oğul!
Allah'ı kalbin ve kalıbınla an ;
Allah'ı önce kalbinle zikret, sonra da kalıbınla, dilinle. Onu kalbinle bin defa, dilinle de bir defa zikret.
Ey Oğul!
Ameline güvenme
Sakın ha, amellerine ve mânevi hallerdeki gelişmelere mağrur olma. Bunlarla övünmeye kalkışma, ucbe düşme.
Zira ucub kişiyi zulme, tuğyana, azgınlığa ve günaha sevkeder, Allah'ın gazabına uğramasına sebep olur.
Ey Oğul!
İnsanlara baki gözüyle bakma
İnsanlara, baki kalacaklarını sanarak o gözle bakma. Fani olduklarım bil ve o gözle bak. Hiçbir insan dünyada baki değildir. Bu dünyada her insan fanidir, gelip geçicidir. Onlara, zarar verebileceklerini veya fayda getirebileceklerini düşünerek bu gözle bakma.
Ey Oğul!
Allah dostlarına karşı dilsiz ol;
Kur'ân'ı okursun, fakat anlamazsın, anlamadan okursun. Birtakım ameller işlersin. Fakat ne yaptığını bilmezsin. Ne yaptığının şuurunda olmadan yaparsın. Bu senin yaptığın ahiret endişesi olmadan sırf dünya için yapılan şeydir. Bütün bu hallerden sonra bir de kalkar Allah dostlarına hücum eder, onları çekiştirir, kötülersin. Aklını başına topla, edepli ol, günahlarına tövbe et. Kusurlarından dön, Allah dostlarına karşı dilsiz ol.
Ey Oğul!
Hiçbir işe gururla girişme ;
Önce kendi nefsinle meşgul ol. Önce kendi nefsine faydalı ol. Kendi nefsini düzelt, sonra başkalarıyla meşgul ol. Başkalarını aydınlattığı halde kendini eriten mum gibi olma. Hiçbir şeye gururla, nefsî duygularınla girişme. Allah bir husus için seni dilemişse seni ona hazırlar. Eğer halkı senden faydalandırmayı murat etmişse seni onlaragönderir. Sana sebat verir, insanları idare etme kabiliyeti verir. Onlardan gelecek sıkıntılara katlanma gücü verir. Halkın faydası için senin kalbine genişlik verir, göğsünü açar, oraya hikmet doldurur. O zaman sen senlikten çıkar, Allah'ın has ve halis kullarının arasına girersin.


Ey Oğul!
Kalbini zikre yaklaştır
İki adım vardır ki, eğer bu iki adımı atabilirsen Hakka ulaştın demektir. Eğer kalbin ve ruhunla dünya ile ahiretten birer adım, nefsin ve diğer insanlardan da birer adım uzaklaşabilirsen Hakka ulaşmış olursun. Kalbin ve ruhunla bu zahirleri terk et, işte o zaman Hakka vasıl olursun. Önce başla, ilk adımı at, bitirmek Allah'tandır.
Sen hemen gerekli alet ve edevatı al. Var, iş kapısının önüne otur ki, seni çalıştıracak olana yakın bulunasın. Öyle yatağında, yorganının altında ve kapalı kapılar ardında miskin miskin durma. İş ara, çalışmak istediğini söyle.
Kalbini zikre yaklaştır. Ona bilhassa, kıyamet gününü, haşir-neşir gününü hatırlat. Ölümü düşün. Allah'ın mahlukatı nasıl öldürüp, sonra nasıl dirilteceğini, huzurunda nasıl duracağını düşün. Bütün bunları hiç hatırından çıkarmamaya devam ettiğin zaman kalbindeki kasvet gider, günah bulanıklarından temizlenir.
Ey Oğul!
Temeli sağlam olan bina yıkılmaz
Bina sağlam bir temel üzerine oturtulursa yıkılmaz. Yerinde karar kılar. Sağlam bir temel üzerinde oturtulmadığı takdirde kısa zamanda çöker. Aynen bunun gibi, sen de kendi halini dinin esasları üzerine oturtursan hiç kimse ona noksanlık veremez. Herhangi bir tarafından bir gedik açamaz. Eğer hayâtının dinin esasları üzerine oturtmazsan, dini hayatını bir tarafından gedik açılabilir, temel çürük olduğu için bir mertebeye de ulaşamazsın.
Ey Oğul!
Sana teslimiyet gerek
Sana teslimiyet gerek. Sebeplere tevessül ettikten ve bütün tedbirleri aldıktan sonra işin gerisini Allah'a havale etmek gerek. Kendi gücüne, kendi kuvvet ve kudretine güvenmemek gerek. Allah'ın fiillerine ve tasarrufuna itiraz etmemek gerek. İnsanları ve kendini Allah'ın iradesine, tasarrufuna ve fiillerine ortak etmemek gerek.
Ey Oğul!
Kulluğun sohbetine yapış ;
Sana kulluğun sohbetine yapışmak gerek. Kulluğun sohbeti; Allah'ın emrettiklerini harfi harfine yerine getirmek, yasakladıklarından bütünüyle uzak durmak, musibet ve felaketler karşısında sabırlı olmak. Bu meselenin esası tevhiddir, sebattır, temeli sağlam salih ameller bu esas üzerine oturur.
Ey Oğul!
Allah, sevenlerini dünya ile birarada bırakmaz ;
Allah, kendisini sevenleri dünya ile birarada bırakmaz. Dünyanın onlara yapabileceği kötülüklerden bir an bile emin olmaz. Onları dünya ile de, kendisinden başka birşey ile de asla birarada bırakmaz. Daima Allah onlarladır,onlar da Allah ile... Kalbleri ilelebed Onu zikreder. Hep Onun huzurundadırlar. Yalnız Ona yönelirler. Allah onların koruyucusudur, kendileriyle ünsiyet eder.
Ey Oğul!
Nefsinin arzularını ayak altına al ;
Nefsinin rağbet ettiği arzuları ayaklarının altına al, çiğne. Bütün kalbinle onlardan sıyrıl. Eğer Allah'ın ilminde senin için onlardan bir şey varsa, vakti, saati gelince sana mutlaka ulaşır. Çünkü mukadderattan kaçılmaz. Takdir-i ilâhide bulunan her şey mutlaka olur. Allah'ın ilmi asla değişmez. Kısmetin, vakti saati gelince sana mutlaka ulaşır; hem de hazırlanmış olarak, yeterli derecede ve güzel bir şekilde. Öyle ise sen onu zillet eliyle değil, izzet eliyle alırsın.Bununla beraber Allah indinde senin için züht sevabı da hasıl olur. Allah seni salih kullan cümlesinde kabul eder. Çünkü sen onu elde etmek için hırs göstermedin, ona kendi arzunla uzanmadın. Sen kaçtıkça ezelde sana ayrılan rızık peşinden gelir. Âdeta seni kovalar.
Ey Oğul!
Allah dostlarının hizmetçisi ol ;
Allah dostlarının çömezi ol, yaygısı ol, etraflarında hizmetçi ol. Böyle olmaya devam edersen, işte o zaman hakiki efendi olursun. Kim Allah için mütevazı olursa, Allah onu dünyada da, âhirette de yükseltir. Halkın külfetlerine katlandığın ve kendilerine hizmet ettiğin zaman Allah seni onların üstüne yükseltiyor ve başlarına reis yapıyor. Ya bir de Onun kullarının seçkinleri olan sıddıklara hizmet edersen neler yapmaz ki?
Ey Oğul!
Allah korkusu kalbde bir bekçidir ;
Hayatının akışını, Allah için nefis muhasebesini yapanların ve Allah'tan korkanların hayatının akışına zıt olarak görüyorum. Mesela şer ve fesat ehline yanaşıyor, onlarla hemhal oluyor, onlarla düşüp kalkıyorsun. Buna mukabil Allah dostlarından ayrılıyor, uzak duruyorsun. Kalbini Allah düşüncesinden, Allah sevgisinden ve Allah korkusundan tamamen boşaltıp, buna mukabil dünya ve dünyalık sevgisiyle doldurmuşsun. Bilmez misin ki, Allah korkusu kalbde bir bekçi, bir aydınlıktır. O, hak ile batıl arasını ayırır, haklı ile haksızı ortaya koyar.
Ey Oğul!
Ölümü hatırlarsan dünya sevgisi azalır ;
Eğer şu anda içinde bulunduğun hal üzere gidişe devam edersen, dünya ve âhiret selametine veda edersin. Ölümü hatırlarsan, dünya ve dünyalıkla mest olman azalır. Dünyalık sahibi olmakla daha az sevinir hale gelirsin. Buna mukabil züht ve takva yönün artar. Esasen sonu ölüm olan bir kişi, dünyalığa kavuşmakla nasıl sevinebilir? Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:"Her koşanın varacağı bir hedef, bir son nokta vardır. Her hayat sahibinin varacağı son nokta da ölümdür."
Ey Oğul!
Herşeyin sonu ölümdür ;
Tasaların, neşelerin, zenginlerin, fakirlerin, sertliklerin, yumuşaklıkların, hastalıkların, acıların; hepsinin de sonu ölümdür. Kim öldüyse kıyameti kopmuş, onun hakkında uzaklar yakın olmuş demektir. İçinde bulunduğun her şey hevesten ibarettir. Kalbin, özün ve batınınla, içinde bulunduğun bütün heveslerden sıyrıl.Dünya belli bir hedefe doğru uzanmaktadır. Âhiret ise belli olmayan bir ebede uzanmaktadır. Senin dünyadaki hayatın belli bir noktaya kadar uzanır. Orada biter. Âhiretteki hayatın ise nihayeti olmayan bir ebede uzanmaktadır.
Ey Oğul!
Dinini dünya karşılığında satma ;
Dinini dünya karşılığında satma. Hükümdarların, devlet büyüklerinin, zenginlerin ve haram yiyenlerin metaları mukabilinde dinini satma. Dinini yediğin, yani dünyalık karşılığında sattığın zaman kalbin kararır. Nasıl kararmasın ki, sen dünyalık karşısında dinini satmakla fanilere kulluk etmiş oluyorsun.
Ey Oğul!
Marifetullaha koş ;
Marifetullaha koş. Zira hiç şüphe yok ki, marifetullah her hayrın aslıdır, kaynağıdır. Sen Allah'a olan taat ve kulluğunu arttırdığın zaman O da sana marifetini bahşeder.
Ey Oğul!
Nefsi kendine hizmetçi yap ;
Hep ön safta bulunmalısın. Zira ön saf cesur erkeklerin safıdır. Son safta asla bulunmamalısın. Zira son saf korkakların safıdır. Nefsi kendine hizmetçi yap. Onu işin esasına sevket. İşin zor yanını ve aslını yapmayı alışkanlık haline getir. Zira nefis ne yüklersen onu taşır. Tepesinden sopayı eksik etme. Eğer sopayı eksik edersen hemen uyur. Sırtındaki yükleri de kaldırıp yere vurur. Ona tebessüm bile etme.
Ona hiçbir zaman doyasıya yedirme. Meğer ki, tokluğun onu azdırmayacağını ve tokluk karşılığında çalışacağını bilmiş olasın. Süfyan-ı Sevrî hem çok yemek yiyen, hem de çok ibadet eden bir zattı.
Büyük zatlardan biri der ki: "Süfyan-ı Sevri'nin yemek yiyişini görünce, çok yiyor diye kızardım; fakat namaz kılışını ve ağlayışını görünce ona gıpta eder, sevgi ve şefkatle bakardım"
Süfyan-ı Sevri'ye, çok yemek yiyişinde uyma, çok ibadet edişinde uy. Çünkü sen bir Süfyan-ı Sevrî değilsin, onun nefsine hâkim olması gibi sen nefsine hakim olamazsın.
Ey Oğul!
Bütün haramları terk et
Bütün haramları terk etmek için gayret et. İmanının ve sarsılmaz bilgi ve inancının kuvvetli olduğu anlarda her şeyde züht sahibi ol. İşte o zaman Allah'ın âbid kullarından olursun.
Ey Oğul!
İmana ve marifetullaha sahip ol
Sen halis nefisten ve hevesten ibaretsin. Yabancı kadınlarla oturuyorsun, sonra da, "Ben onlara aldırış etmem, benim kalbin temiz" gibisinden laflar ediyorsun.Yalan söylüyorsun. Senin bu davranışını şeriat da tasvip etmez, akıl da. Bu hareketlerinle ateş üzerine ateş, odun üzerine odun yığıyorsun. Bunu için önce imana ve marifetullaha sahip ol. Allah'a yakınlığı kuvvetlendir. Sonra da halka tabip ol, iman ve güzel ahlak doktoru ol. Kendisi âmâ, kör kişiyi düşün. Böyle birisi insanların gözünü nasıl tedavi eder? Sağır dilsiz olan kişi insanlara nasıl öğretmenlik eder?
Ey Oğul!
Kalbin ne zaman temizlenecek?
Kalbin ne zaman saflaşâcak, temizlenecek? Özün ne zaman arınacak? Sen halkı Allah'a ortak tanıyorsun. Allah'a ait birtakım tasarrufları kullara mal ederek Ona şirk koşuyorsun. Sen nasıl felah bulacaksın ki, her gece, ertesi gün kime gideceğini, kime şikâyet edeceğini ve kimden birşeyler isteyeceğini kararlaştırmakla meşgul oluyorsun. Kalbin nasıl arınabilir ki? O tevhidden yana tam takırdır.
Ey Oğul!
Önce kendi imanını kuvvetlendir
İmanının zayıf olduğu zamanlarda bilhassa kendine yönelmeli, kendi üzerine eğilmelisin. İmanını iyice kuvvetlendirdiğin an derhal ortaya çık. İman hususunda önce aile efradına, sonra da diğer insanlara yardımcı ol. Sakın ha, kendin takva zırhını giymeden ve iman miğferini kalbinin başına geçirmeden ortaya çıkma. Bu arada elinde tevhid kılıcı ve sadağında duaya icabet okları bulunsun. Tevfik atına binmiş ol.
Düşmana hücumu, gereğinde geri çekilmeyi, darbe indirmeyi, gürz, kargı ve mızrak kullanmayı da öğrenmiş bulun. Bütün bunları yaptıktan sonra Allah düşmanlarına karşı çık. İşte o zaman sana dörtbir yandan yardım yağar. İnsanlan şeytanın elinden alır, Allah'ın kapısına götürürsün.
Ey Oğul!
Her namazı veda namazı olarak kıl ;
Uzun emellerini kısalt. Hırsını azalt. Her namazı veda namazı olarak kıl. Sanki bir dahaki namaz vaktine kadar çıkamayacakmış şekilde kıl. Yiyip içmen veda yiyip içmesi olsun. Aile efradının arasında bulunuşun veda bulunuşu olsun. Mü'min kardeşlerinle buluşman veda buluşması olsun. Kalbine hep eğreti olduğunu, daima veda etme halinde bulunduğunu iyice hakket, kazı. Kaderi başkasının elinde bulunan kişi nasıl veda halinde olmasın? Zira insan yarın ne olacağını, işlerinin nereye varacağını, kaderinin kendisine neler getireceğini bilmemektedir.
Ey Oğul!
Bela gelmeden önce Rabbinden kork ;
Eğer bela gelmeden önce Rabbinden korkar, Onu zikreder, Onu tevhid eder ve Ona yönelir durumda bulunursan, daha sonra belâ kapısına düştüğünde Rabbin o belâya hitaben şöyle der: "Ey ateş! İbrahim'e serin ve selâmetli ol."( Enbiya Sûresi, 69.)
Ey Oğul!
Allah'tan başkası ile meşgul olma ;
Allah'a sarıl, Ondan başkası ile meşgul olma. Ev Onun evidir, rızıklar Onun yarattığı rızıklardır. Ezelde insanların rızıklarını O takdir ve tayin etmiş, sonra zamanı gelince yeryüzünde yine O yaratmıştır. Melekler senin rızkını sana ulaştırmakla vazifelidir. Hayır Allah'tandır.Allah'a giden yolun başlangıcı hoşa gitmeyen şeylerle doludur. Cennetin etrafı hoşlanılmayan şeylerle doludur. Cennetin çevresi böyle olunca Allah'ın yakınlığının çevresi nasıl olmaz?
Ey Oğul!
Kabir senin için bir yol olsun ;
Allah'tan başka şeylerle kalben bağlanmaman gerektir. Ölüm gelince seni her şeyden ayırır. Sana yakın olan her şey ölüm gelince seni terk eder. Öyleyse onlar seni terk etmeden sen onları terk et. O senden ayrılmadan önce sen onlardan ayrıl. Böylece kabir senin için bir yol olsun, bir geçit olsun.
Ey Oğul!
Ölmeden önce öl ;
Ölmeden önce öl. Hem kendinden geç, hem de onlardan. İşte o zaman dirilir, gerçek hayata kavuşursun. O zaman Hak ile ebedî hayata kavuşursun. Görünüşte ölü gibi olursun, fakat kaderin eli sende olur.
Bu mertebeye ulaşmak nasip olursa, Allah'ın yakınlığı sebebiyle hayat gelir, ilim gelir. Artık o kimsenin elinden dünyevi birtakım ikballer uçup gitse de aldırış etmez. Kıyamet kopmuş veya kıyameti kopmamış, ölüm varmış veya yokmuş onun için birdir. Çünkü onun tek bir meşgalesi vardır, o da Hakka kavuşmaktır. Allah'la meşgul olmakla dünya meşgalelerinden sıyrıl. Bunu, kalbini temizleyerek, içini temizleyerek, nefsinle mücadele ederek ve şeytanla savaşarak yap, Allah'ı ara, Ona yönel.
Sen bugünün çocuğusun
Ey Oğul!
Sabaha çıktığın zaman nefsine akşamdan bahsetme; akşama çıktığın zaman da sabahtan söz etme. Zira sabahtan akşama, akşamdan da sabaha çıkıp çıkmayacağını bilmiyorsun. Dün, lehinde ve aleyhinde şahitlerle geçip gitmiştir, bir daha geri gelmez; yarına da erişip erişmeyeceğini bilmiyorsun. Sen bugünün çocuğusun, içinde bulunduğun anın çocuğusun, Bunun için içinde bulunduğun anı en iyi değerlendirmeye bak.
Ey Oğul!
Kendinden başkasını kötüleme ;
Kendinden başkasını asla çirkin görme, kötü ilan etme. Ta ki, amellerin güzel olsun. Bir şeyi iyi ve güzel ilan etmek de, kötü ve çirkin ilan etmek de şeriatın işidir, akılların işi değildir.Vicdanın fetvası müftünün fetvasına da hükmeder, müftünün fetvasını da fetva verir. Zira müftü fetvasını bir çeşit içtihadına dayaranak verir. Kalb ise ancak azimetle fetva verir. Kalbin fetvası Allah'ın rızasına uygundur.

Ey Oğul!
Ahiret hayatı ise hiç bitmez ;
Allah'ı anman, kalbini Ona yaklaştırır. Onun yakınlık evine girersin. Ona misafir olursun. Misafire ise ikram edilir. Hele bu misafir bir de hükümdarın misafiri olursa...
Kâinatın sahibi olan gerçek hükümdarı bırakıp da fani varlıklarla meşgul olman daha ne zamana kadar sürecek? Yakında o fani mülk senden ayrılacak, ahiret hayatın başlayacak. O zaman dünya hayatının hiç var olmadığını, sanki orada hiç yaşamadığını sanacaksın. Ahiret hayatı ise hiç bitmez.
Ey Oğul!
Nefsine açlık sopası ile vur ;
Nefsine açlık sopası ile vur. Onun arzulara, zevklere ve batıl şeylere meyletmesine mani olmak suretiyle vur. Kalbine Allah korkusu ve nefis muhasebesi sopasıyla vur. İstiğfarı nefsinin, kalbinin ve özünün âdet ve alışkanlığı haline getir. Zira bu üçten herbirinin kendisine mahsus birtakım günahları vardır. Her hal ü kârda onları Allah'ın emrine uymaya mecbur tut.
Ey Oğul!
Daima Hakkın huzurunda ol ;
Musibetler üzerine yağdığı halde bile daima Hakkın huzurunda ol. Sen Onun sevgisinin basamağında duruyorsun. Bu halini hiç bozma. Fırtınalar seni yıkmasın, süngüler seni delmesin, sana dehşet vermesin. Bu takdirde öyle bir makamda bulunursun ki, orada faniler yoktur, dünya yoktur, ahiret yoktur, haklar yoktur, hazlar yoktur, elem yoktur, zeval yoktur, Allah'tan başka hiçbir şey yoktur. Fanileri görmek ve aile efradının geçimi sana dert olmaz. Nail olduğun nimetlerin azlığı veya çokluğu, övülmek veya sövülmek, ikbale kavuşmak veya düşmeklebu halini değiştirme. İşte o zaman insanların, cinlerin, meleklerin ve diğer varlıkların idrakinin üstünde Allah'la birlikte ;
Ey Oğul!
Beni nasıl sevmezsin?
Beni nasıl sevmezsin? Ben seni senin için, senin iyiliğin, senin menfaatin için istiyorum. Kendim için istemiyorum. Senin faydanı istiyorum. Senin şu katil, aldatıcı dünyanın pençesinden kurtulmanı istiyorum. Onun peşinden daha ne zamana kadar gideceksin. Siz onun peşinden kendisini takip ederken o, yakında ansızın geri dönecek ve sizi katledecek.

Abdülkadir Geylani Hazretleri

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Emîr Külâl Hazretlerinin Talebelerine Vasiyeti.

Emîr Külâl Hazretleri, marâz-ı mevtinde (ölüm hastalığında) bulunduğu sırada, talebelerine şöyle vasiyet etti: "Ey kıymetli talebelerim! İlim öğrenmekten ve Muhammed aleyhisselâmın yoluna tabî olmaktan aslâ ayrılmayınız. Bu, mümin için bütün saâdetlerin ve nîmetlerin vâsıtasıdır. Bunun için Resûlullah sallallahü aleyhi ve selem buyurdu ki: "İlim öğrenmek, her müslüman erkek ve kadına farzdır." Yâni her müslüman ereğin ve kadının, kenidne lâzım olan din bilgilerini öğrenemsi farzdır. Bunlar, sırasıyla şu bilgilerdir:
1-Îmân ve îtikâd bilgileri.
2- Namazla ilgili bilgiler.
3- Oruçla ilgili bilgiler.
4- Zengin ise, zekât ile ilgili bilgiler.
5- Eğer zengin ise hac ile bilgiler.
6- Anababa hakkını öğrenmek. Allahü Teâlânın kendisinden râzı olmasını isteyen, annesinin ve babasının rızâsını kazanır. Resûlullah efendimiz; "Allahü teâlânın rızâsı, ana babanın rızâsını kazanmakla elde edilir." buyurdu. Bu bakımdan, ana babanın hakını gözetmek mühimdir.
7- Sıla-i rahm (akrabâyı ziyâyeret).
8- Komşu hakkını gözetmek.
9- Lâzım olan alış-veriş bilgilerini öğrenmek.
10-Helâli ve haramları öğrenmek lâzımdır. Çünkü insanların çoğu, bilmediğinden ve bildiği ile amel etmediğinden helâk olmuştur.
Şiir:
"Dünyâ tâlibleri, hep hırs ile mest oldular,
Para için, dâim kendilerini bozdular.
Hüdâya yaptıkları ahidleri bozdular,
Hepsi Mûsâ'ya düşman, Fir'avn'a dost oldular."
İyi biliniz ki, dünyâyı ve dünyâya düşkün olanları sevmek, sizin, Allahü Teâlânın râzı olduğu yolda yürümenize mâni olan büyük bir engeldir. Dâimâ Allahü Teâlâyı hatırlayıp, O'nu zikrediniz. Böylece dîninizi dünyâya değişmemiş olursunuz. Dâimâ Allahü Teâlâdan korkunuz! Hiçbir ibâdet, Allah korkusundan daha tesirli değildir. Allahü Teâlâdan korkan kimseden çekininiz. Allahü Teâlâdan korkmayan kimseden ise, korkmayınız.

Adı Aşk.

Adı Aşk
Cihânı hiçe satmaktır adı Aşk
Döküp varlığı gitmektir adı Aşk

Elinden şekkeri ayrığa sunup
Ağuyu kendi yutmaktır adı Aşk

Belâ yağmur gibi gökten yağarsa
Başını ona tutmaktır adı Aşk

Bu âlem sanki oddan bir denizdir
Ona kendini atmaktır adı Aşk

Var Eşrefoğlu Rûmî bil hakîkat
Vücûdu fâni etmektir adı Aşk
Eşrefoğlu Rumî Hazretleri 

Mahrum Eyleme...

Lütfun dileriz Mevla,
Bizi mahrum eyleme.
Ey a’lâlardan â’lâ,
Bizi mahrum eyleme.
Benim günahım çoktur,
Hadd-i payanı yoktur,
Senin fazlın artıktır,
Bizi mahrum eyleme.
Madem ki can tendedir,
Cümle isyan bendedir.
Lütf-u ihsan sendedir,
Bizi mahrum eyleme.
Hâlâs eyle narından,
Ayirma civarından,
Cennette didarından,
Bizi mahrum eyleme.
Bencileyin düşküne,
Aklı yitmiş şaşkına,
Dost Muhammed aşkına,
Bizi mahrum eyleme.
Lütfu dileriz niçun,
Kerimsin anın içen,
Binbir adın hakkıçün,
Bizi mahrum eyleme.
Yunus’un bu nefsinden,
Emennası bu senden,
Arşı âlâ gölgesinden,
Bizi mahrum eyleme...
Yunus Emre Hazretleri

İki değil, bir olmaktır derdim.

Ey her candaki gizli hazinem, her harap gönüldeki inci tanem, her kanatsız kuştaki gizli kanadım,
Ey gönüllerdeki zahirim, suretlerdeki manam,
Ey sevgilim, ey sultanım,
Aşk aşk derim, erimek isterim. İki değil, bir olmaktır derdim.
Harap olmuş yüreğim, kırılmış kanatlarım, uçarım enginlere. Gözlerim ama, kulaklarım sağır, yolum sadece aşkadır.
Aşk değil midir yağmuru yağdıran, suyu buluta, bulutu suya dönüştüren, aşkla toprağı kavuşturan, tüm tohumların içine zerk olan, kendini açığa vuran?
Toprağın deli gibi kaynaşması değil midir kavuşması aşıkların?
Ey sevgilim, ey sultanım,
Nasıl ki ben size sevdalıysam, su da toprağa sevdalıdır. Güneşin yakıcılığına aldırmaz, aşkla dönüşüne aldırmaz. Buharlaşıp gökyüzüne çıksa da tekrar bilir döneceği vakti. Sabırla bekler. Eser rüzgar, çakar şimşek, ağlar bulut, su kavuşur yine aşkına. Aşıkların kavuşmasına eşlik eder tüm kainat.
Ey her candaki gizli hazinem, her harap gönüldeki inci tanem, her kanatsız kuştaki gizli kanadım,
Ey gönüllerdeki zahirim, suretlerdeki manam,
Ey sevgilim, ey sultanım,
Aşk aşk derim, erimek isterim. İki değil, bir olmaktır derdim.

(İbrahim Paşa'nın Hatice Sultan'a iltifaten yazmış olduğu sözler )

25 Ağustos 2015 Salı

Dünya, seni Allahü Teâlâdan uzaklaştıran şeyler, demektir.

Dünya, seni Allahü Teâlâdan uzaklaştıran şeyler, demektir. Kadın, çocuk, mal, rütbe, mevki düşüncesi Allahü teâlâyı unutturacak kadar aşırı olursa, dünya olur. Çalgılar, oyunlar, faydasız, boş şeylerle vakit geçirmek [kumar, kötü arkadaş, kötü filmler, mecmua ve romanlar] bunun için dünya demektir. Din ile dünyayı birlikte kazanmak imkânsızdır. Âhireti kazanmak isteyenin, bahsedilen dünyadan vazgeçmesi gerekir. Bu dünya âhiretin tarlasıdır. Burada tohum ekmeyip, yaratılışta bulunan, toprak gibi yetiştirici kuvvetini işletmeyenlere, bundan faydalanmayanlara ve amel, ibadet tohumlarını elden kaçıranlara yazıklar olsun!
İmam-ı Rabbani Hazretleri

75 Manevi Hastalık.

75 Manevi Hastalık
1.Ye's(Ümitsizlik.)
2.Yalan/Kizb
3.Adâvet/ Düşmanlık
4.Ucb(Kendini beğenme ameline yaptıkları işe güvenme kibir gurur)
5.Gurûr/Tekebbür(Kibirlenme kendini büyük sayma.) /Meyl-i tefevvuk(Başkalarından üstün olma eğilimi.)
6.Sû-i zan(Bir kimse hakkında kötü düşünceye sahip olma.)
7.İstibdat/ Tahakküm (Zorbalık etme; zorla hükmetme mânevî baskı. Diktatörlük)
8.Bencillik(Hodbin Hodgâm)
9.Haset(Başkasının iyi hâlini istememe; çekememezlik kıskançlık.)
10.Kıskançlık
11.Riyâ(Gösteriş)/Tasannukârâne (Riyâ ve gösteriş için. Yapmacık suni hareketlerde bulunarak.)
12.Tasannu(Yapmacık hareket zorla bir şeyi daha iyi göstermeye çalışma.)
13.Nifâk(Dıştan Müslüman göründüğü halde inanmamak ikiyüzlülük dinde riyâ.)
14.Kîn/Gıybet(Arkadan çekiştirmek hâzır olmayan birisinin aleyhinde konuşmak.)/ Garaz/Kovuculuk
15.Tarafgîrlik(Taraf tutmak.)
16.Taassup(Şiddetli ve aşırı bağlılık.)
17.İnad(Israr muannidlik ayak direme dediğinden vazgeçmeme.)
18.Şikàk(Nifak ikilik ittifaksızlık.)
19.Temellük(Sahiplenme kendine mâl etme.)/Temelluk(Dalkavukluk yaltaklanma.)
20.Bid'â(Dinin aslına uymayan âdet ve uygulamalar.)
21.Tamah(Bir şeye göz dikip bakma.Aç gözlü cimri.)
22.Hırs (Açgözlülük kanaatsizlik.)
23.Vehim(Belirsiz ve mânâsız korku belirsiz düşünce.)/Vesvese(Şüphe tereddüt kuruntu vehim aslı olmayan ihtimaller.)
24.Kör hissiyat(âkıbeti görmeyen duygularnefis)
25.Atâlet (Boş durma tenbellik işsizlik yılgınlık.)
26.Acûliyet(Çok acelecilik sabırsızlık.)
27.Fikr-i infirâdî (Ferdiyetçilik fikri düşüncesi.)
28.Tekâsül (ÜşenmeTenbellik. )
29.Meyl-ür- rahat(Keyfinme düşkün olmak.)
30.Ülfet(Alışma alışkanlık; birisiyle münâsebette bulunmak ünsiyet ahbaplık dostluk huy etme görüşme konuşma.)
31.Gaflet(Dikkatsizlik endişesizlik vurdumduymazlık; nefsine uyarak Allah`ı ve emirlerini unutmak.)
32-Lâfızperestlik(Laf ve aldatıcı söze ehemmiyet veren.)
33-Zâhirperestlik(Dış görünüşe ehemmiyet veren.)
34-Sûretperestlik(Görünüşe sûrete çok kıymet veren; esâsa kıymet vermeyen; resimlere aşırı düşkün olan.)
35-Lezzetperestlik(Lezzetli şeylere kıymet veren ve boğazına düşkün olan)
36-Hayalperestlik(Asıl olmayan ve akıldan geçen fikirlere düşkün olmak)
37.Cerbeze(Demagoji.)
38.Ukûk-u vâlideyn(Anaya babaya itaatsizlik saygısızlık onları tanımamazlık.)
39.Yalancı şehâdetlik
40.Humud(Helâle ve harama karşı iştahsızlık.)
41.Fücur(Yemek içmek uyumak gibiisteklerde aşırıya kaçmak. Kuvve-i şeheviyenin ifrat mertebesi. )
42.Cebanet(Korkaklık ürkeklik.)
43.Tehevvür(Korkusuzca düşünmeden hareket etmek. Maddi ve manevi hiçbirşeyden korkmamak. Kuvve-i gadabiyenin ifrat mertebesi.)
44.Gabâvet(Ahmaklık anlayışsızlık bönlük kalın kafalılık. Akıl kuvvesinin tefrit mertebesi.)
45.Sefâhet ve lehviyat(Kadınlı erkekli haram eğlenceler oyunlar; nefsânî gayr-ı meşrû eğlenceler.)
46.Heves/Hevesat(Nefisten gelen gelip geçici istekler arzular.)
47.Keder(Üzüntü tasa kaygı.)/Elem(Ağrı acı keder dert gam kaygı.)/Âlâm(Elemler acılar.)
48.Muvafakat-i şehvet-i nefis(nefse muvafık meyil ve arzular)
49.Hodgâmlık(Yalnızca kendini dert edinerek.)/ Hodbinlik(Enâniyetli bencil kibirli.)
50.Zillet(Aşağılık horluk alçaklık.)
51.Meylü’l-mücâzefe(Sözle karşısındakinin hakkını örtmek aldatma arzusu)
52.Meylü’l-mübalâğa(Birşeyi olduğundan fazla veya az göstermek abartma arzusu.)
53.Muvâzenesizlik(Ölçüsüz olma dengesiz olma)
54.Tadlil-i gayr(Başkalarını dalâlete nisbet etmek. Sapıklığına hükmetmek.)
55.Safsata(Yalan uydurma hezeyan hakîkatte yanlış ve yalan olan kıyas.)
56.Fazîletfuruşluk(Kendini faziletli göstermeye çalışan.)
57.Bîbehre (Nasipsiz mahrum.)
58.Hodfuruşluk(Kendini beğendirmeğe çalışan. Övünen.)/Meyl-i tecellüd(Şecaatli ve cesur görünme arzusu.)
59.Meyl-i nümâyiş(Gösteriş arzusu)
60.Tekellüfkârâne(Gösteriş hevesiyle zorluğun altına girmek.)
61.Tûl-i emel(Bitmeyen arzu.)/Tevehhüm-ü ebediyet(Ebedî zannetme sonsuz yaşama zannı.)
62.Hısset(Cimrilik alçaklık bâhillik tamahkârlık.)
63.Şöhret-i kâzibe(Geçici yalancı şöhret aldatıcı nâm.)
64.Teveccüh-ü nâs(İnsanların alâkası yönelmesi.)
65.Tabasbus(Yaltaklanmak. Dalkavukluk. Kendini küçülterek ikiyüzlülükle kendini beğendirmeye çalışmak.)
66.Irkçılık(Unsuriyetçilik-kavmiyetçilik)
67.Cehâlet(Bilgisizlik câhillik.)
68.İntikam(Öc almak)
69.Taklid(Benzetmeye ve benzemeye çalışmak benzerini yapmak birine benzemeye çalışmak.)
70.Gevezelik(Gereksiz çok konuşmak.)
71.Havf(Korku korkma.)
72.Mukallid(Taklid eden. Benzemeğe çalışan.)
73.Mübazaa(Haram olanı)
74.Casusluk(Hafiye, ajan, istihbârâtçı gizli sırları öğrenip bildiren.)
75.Şekva (Menfî anlamda Şikâyet etmek sızlanmak.)
Hazırlayan :Bâkî ÇİMİÇ

Yunus Emre Hazretlerinin Bir Duası.

Yunus Emre Hazretlerinin Bir Duası...
Ya Rabbi,İçinde kıvrandığım aşkın narına artık beni yakma. Rasulün aşkına, Cibril-i Emin aşkına, aşka kanat açmış her pervanenin aşkına. Ben sana ereyim diye dilencilerden himmet dilenen bir garibim. Başım bu ağır yükün hamline dayanamaz.. Sensiz yola girsem adım atmaya takatim olmaz. Can mülkümde gücüm, kuvvetim sensin. Gönlüm, gözüm, aklım, bedenim ancak seninle karar kılar. Dosta gitmek isteyenin can kanadı açık olur. Sevgili, uğruna kendinden geçeni bir doğana çevirir. Keklikler sürüsüne bir avcı gibi salar ve artık o doğanın pençesinden hiçbir kuş kurtulamaz. Ben senin aşkına talibim. Beni doğanların pençesine takma. Can tenimde her damla kanım sana fedadır. Ama kanımı canıma haram etme. Beni bağışla. İçine düştüğüm çukurdan miski ambere tebdil et. Fani aşkların dikenlerini ayağıma batırma. Beni ahad diyemeyeceğim sıcak kumlara batırma. Halimin acizliğini acizlerin Azze ve Celle’si olan sana arz ettim. Beni cismani duygularla oyalanır vaziyette bırakma. Seni ararım dağda taşta. Gören deli sanır. Kaç zamandır hamallık yaparım sana varayım diye. Sıratın basamaklarına koysam cennete ulaştıracak köprü olurdu sırtımdan geçen dallar. Lakin cennet değil muradım. Ne dermeye adımım var ne ermeye. Cismimden canımdan geçtim, cananı ararım. Kapını aç bana, vurma kilidini, açılmaz eyleme kapını üzerime. Yokuş eyleme vuslatımın yolunu. Beni seninle oyala, kendimle başbaşa bırakma. Bırakma beni Allah’ım...Amin.
Kaynak: Aşka Ağlayan Derviş / Mahmut Ulu

Bu Dünyaya Verme Gönül.

Bu dünyaya verme gönül
Dünya sana kalır değil
Dünya seven dost katına
Yüz ağıyle varır değil

Bu dünyanın muhabbeti
Şol ağulu bal gibidir
Ağusun bilen ol bala
Parmağını banar değil

Bu dünyanın zehri katı
Cana ere mazarratı
Zehrini bilmeyen bunun
Kendüyü sakınır değil

Bu dünyayı derip yığma
Ahir koyup gitsen gerek
Koyup gideceğin sanan
Dünyayı devşirir değil

Aşıkların gönül kuşu
Düşmez dünya tuzağına
Gerçek eren bu dünyayı
Hiç muhale alır değil

Eşrefoğlu Rumi sen de
Eğer şaha mahrem isen
Himmetin gözüne kevneyn
Zerre denlü gelir değil...

Eşrefoğlu Rumi  Hazretleri 

Aşk mıdır!!!

Aşk mıdır ki can-ı dil mülkünü yağma eyleyen
Aşk mıdır sinem içinde gelip de ca eyleyen
Aşk mıdır ki boynuma takıp bela zincirini
Gezdirip mecnun gibi alemde rüsva eyleyen…

Aşk mıdır ki bivefa güller elinden geceler
İnletip bülbülleri ta subh-u güya eyleyen
Aşk mıdır ki bir keman ebru nigarın yadına
Ok gibi kaddimi büküp benim de ya eyleyen…

Aşk mıdır ki fenni derdi okutup aşıklara
Fasl-ı babı sinemin levhinde inşa eyleyen
Aşk mıdır ki bu Muhibbi sinesine dağ vurup
Ahir anın gözleri yaşını derya eyleyen…

Muhibbî ( Kanuni Sultan Süleyman )

HAZRET-İ FATIMA'NIN DUASI.

HAZRET-İ FATIMA'NIN (Radiyallahu anhuma)SABAH AKŞAM OKUDUĞU DUA.OKUNUŞU, 
Yâ Hayyü ya Kayyüm Birahmetike esteğisü. Fe'aslıhli şe'nği Küllehü ve la tekilni ila nefsi tarfete aynin. 
MANASI, Ey Hayy ve Kayyum olan ALLAH,ım Rahmetinle senden yardımını isterim. Benim bütün işlerimi, hal ve Hareketlerimi düzelt. Beni bir göz kırpması kadar bile olsun nefsime bırakma...Amin.

Dervişe Nasihat.

HAYAT BİN KAYS EL HARRANİ HZ'LERİNİN BİR DERVİŞİNE YAPTIĞI NASİHATTİR..
Aklı olan karı ile koca birbirlerine üzmezler.
Huysuz kimsenin hayat arkadaşı
Devamlı üzülerek sinir hastası olur.Sinirler bozulunca çeşitli hastalıklar hasıl olur.
Hayat arkadaşı hasta olan bir eş mahvolmuştur. Saadeti sona ermiştir.
Eşinin hizmetinden yardımlarından mahrum kalır.
Ömrü onun dertlerini dinlemekle geçer
Hayat arkadaşına yapacağın huysuzlukların zararlarının kendine de olacağını düşün
Ona karşı hep güler yüzlü tatlı dilli olmaya çalış
Bunu yapabilirsen rahat ve huzur içinde yaşar
Rab'bininde rızasını kazanırsın bir hataları varsa sertlikle değil iyilikle halledeceksin
Zaman en iyi ilaçtır. Bak evladım
Bu gibi durumlarda sakin olmak lazımdır
Sen iyi olursan karşındaki de iyi olur
Öfkene mağlup olma
Öfke şeytandandır.
Hanımının ve çokçuklarının iyi olması için dua edeceksin.
Peygamber efendimiz dua müminin silahıdır buyuruyor
Hepimiz dua edelim
İnşallah aranızdaki sıkıntılar zail olur.
Şimdi anladın mı evladım.
Şunu da unutmayın dua etmeyen arzusuna kavuşamaz
Namaz vakti gelince kılmak istemeyen son nefesinde
Kelime-i Şahadet getiremez.

Güvenme Güzelim Mâle Devlete.

Güvenme güzelim mâle devlete
Bir gün olur elden gider devletin
Ömrün hebâ edip düşme zahmete
Ellerin elinde kalır servetin.

Alvarlı Efe Hazretleri

Bir Osmanlı Saati:

Bir Osmanlı Saati:
 1-Tevhid 2-İlim 3-İrfan 4-Akıl 5-Hikmet 6-İnsan 7-Amel 8-Adl 9-Ahlak 10-Umran 11-İslam 12-Hakk 
Ottoman Clock
1-Tawhid 2-Ilm 3-Irfan 4-Aql 5-Hikmah 6-Insan 7-Amal 8-Adl 9-Akhlak 10-Umran 11-Islam 12-Haq 




Abdülkâdir Geylânî Hazretleri'nin Duası.

Abdülkâdir Geylânî Hazretleri'nin Duası...

إِلٰهِي غَلَّقَتِ الْمُلُوكُ أَبْوَابَهَا، وَبَابُكَ مَفْتُوحٌ لِلسَّائِلِينَ * إِلٰهِي غَارَتِ النُّجُومُ، وَنَامَتِ الْعُيُونُ، وَأَنْتَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ، اَلَّذِي ﴿لاَ تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ﴾ إِلٰهِي فُرِشَتِ الْفُرُشُ وَخَلَا كُلُّ حَبِيبٍ بِحَبِيبِهِ، وَأَنْتَ حَبِيبُ الْمُجْتَهِدِينَ، وَأَنِيسُ الْمُسْتَوْحِشِينَ * إِلٰهِي إِنْ طَرَدْتَنِي عَنْ بَابِكَ فَإِلَى بَابِ مَنْ أَلْتَجِي * إِلٰهِي إِنْ قَطَعْتَنِي عَنْ جَنَابِكَ فَجَنَابُ مَنْ أَرتَجِي * إِلٰهِي إِنْ عَذَّبْتَنِي فَإِنِّي مُسْتَحِقٌّ لِلْعَذَابِ وَالنِّقَمِ، وَإِنْ عَفَوْتَنِي فَأَنْتَ أَهْلُ الْجُودِ وَالْكَرَمِ * يَا سَيِّدِي لَكَ أَخْلَصَ الْعَارِفُونَ، وَبِفَضْلِكَ نَجَا الصَّالِحُونَ، وَبِغُفْرَانِكَ أَنَابَ الْمُقَصِّرُونَ، يَا جَمِيلَ الْعَفْوِ أَذِقْنِي بَرْدَ عَفْوِكَ وَحَلَاوَةَ مَعْرِفَتِكَ، وَإِنْ لَمْ أَكُنْ لِذٰلِكَ أَهْلًا، فَإِنَّكَ أَهْلُ التَّقْوَى وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ.

Ey Yücelerden Yüce Rabbim! Bütün mal ve mansıp sahipleri kapılarını sürmelediler. Sen’in yüce dergahının kapısı ise asla kapanmaz ve dilekte bulunanlara her zaman açıktır.

Ya Rabbî, Ya İlahî! Yıldızlar gaybûbet âlemine, gözler de uykuya daldılar. Sen ise, ey Rabbim, Hayy’sın, Kayyûm’sun; uykudan, uyuklamadan sonsuz defa münezzeh ve müberrâsın.

Ya Rab! Gece, karanlığıyla mevcûdâtın üzerini örtünce döşekler de seriliverdi ve sevenler sevdikleriyle başbaşa kaldılar. Sen, Sen’in yolunda, Sana ulaşma istikametinde cehd ü gayret içinde bulunanların biricik sevgilisi, (benim gibi) yalnızlık gurbetine maruz kalanların da yegane enîsisin!

Ya İlâhî! Ulu dergâhına sığınan bu kimsesiz kulunu kapından kovacak olursan ben gidip hangi kapıya iltica edebilirim ki! İlâhî! Yakınlığından mahrum edersen beni, o zaman ben kimin yakınlığını umabilirim ki! İlâhî! Şayet Sen bana azap etmeyi murad buyurursan, ben biliyorum ki, cezalandırılmaya fazlasıyla müstehakım! Fakat affınla sarıp sarmalarsan, o da Sen’in lütfun ve keremindir.

Ya Seyyidî, ya İlâhî! Marifet erbabı kulların Sen’i bulduklarında Sen’den başka ne varsa hepsinden yüz çevirmişlerdir. Salih kulların Sen’in fazlınla necâta ermişlerdir. Taksîratı pek çok günahkarlar da “Tevbe, ya Rabbi!” deyip yine Senin kapına yönelmişlerdir.

Ey affı güzel Rabbim! Ne olur, affının serinliğini ve marifetinin halâvetini benim ruhuma da duyur ve beni onlarla doyur! Her ne kadar ben bunlara lâyık olmasam bile, haşyetle önünde iki büklüm olup ikâbından sakınılmaya lâyık olan da, mücrimlerin günahlarını bağışlama şanına yaraşan da yalnız Sen’sin!Amin...

Tasavvuf;

Tasavvuf;
Hakk’ın, Seni Senden Öldürmesi
Ve Seni Kendisiyle Diriltmesidir…

Cüneydi Bağdadi Hazretleri

Cilasız Ayna.

Mesnevi’den...
Hazret-i Peygamber, Cenâb-ı Aliye buyurdu ki: Ey Ali! Sen Allah’ın arslanısın; pehlivan­sın ve cesursun.
Fakat arslanlığa güvenme de ümit ağacının gölgesine gel
Öyle bir akıl sahibini vesile edin ki, hiçbir nakilci yolundan çevirmeye muktedir olamasın.
Onun gölgesi arz üzerinde kaf dağı, ruhu da çok yüksekte uçan bir zümrüd-ü ankadır.
Kıyamete kadar onu anlatacak olsam, bek­leme, onları anlatmak bitmez.
Ama kısaca; insan-ı kâmil, insanlık perdesiyle örtülmüş bir güneştir. Artık anla! Doğruyu en iyi bilen Allah’tır.
Ey Ali! Allah yolunda nefsinle başbaşa taat yerine, Hakk’ın has kulu bir kâmili vesile edinmeyi tercih et.
Herkes, kendince bir ibadete meylederek, kendilerini azabdan kurtaracak bir vesile hazırladılar.
Ama sen kâmil bir zatın eteğine yapış ki, o içten pazarlıklı nefsinin düşmanlığından kurtulasın.
Bu yol, senin için bütün taatlerden daha iyidir. Bunu yaparsan, öndekileri bile geçmiş olursun.
Sen de ey Hak yolcusu! Üstadı bulunca ak­lını başına al da ona teslim ol. Musa Peygamber gibi Hızır’ın hükmü altında yürü.
Ey Hak yolcusu! Hızır’ın yaptığı işlere tereddütsüz sabret ki, sana “artık ayrılma zamanı geldi, git!” demesin.
Mürşid, gemiyi delse de sen ses çıkarma! Çocuğu öldürse de saçını-başını yolma.
Allah, onun elini kendi eli olarak adlandırdı da ‘Allah’ın eli onların elinin üzerindeydi” ayetini indirdi.
Allah’ın eli o çocuğu öldürür ve diriltir. Diriltmek ne demek; onu ölümsüz ruh ha­line getirir.
Her kim bu yolu -pek rastlanmasa da- kendi kendine geçmişse, bil ki o da yine pirlerin himmetiyle maksadına ermiştir.
Pîrin eli, gözden ıraklara yetişemeyecek kadar kısa değildir. Onun eli, Allah’ın tuttuğu kabza mesabesindedir.
Madem ki gözden ırak olanları bile nadiren de olsa maksadına ulaştırıyorlar; hiç şüphe yok, teslim olanlar onlardan çok daha fazla ikrama nail olurlar.
O kerim zatlar, gözden ıraklara yiyecek veriyorlarsa, misafirlerinin önüne nasıl nimetler koyarlar?
Onların huzurunda boyun büküp hizmet edenler nerede, kapı dışında durup içeri ile alakadar olmayanlar nerede?
Ey Hak yolcusu! Kendine bir pır edinince, gerek onun hizmetinde, gerek tavsiye edeceği amel ve ibadette tembellik edip çamur gibi uyuşukluk gösterme.

Eğer her amel ve hizmetin zorluğundan incinir de kin tutmaya kalkışırsan, cilasız ayna gibi kalırsın.
Hazret-i Mevlana

Hakk’a Ermek Gerek.

Erden Hakk’a ermek gerek
Erenleri bulmak gerek
Bulmaz isen sen anları
Can u dilden sevmek gerek
Sevenler buldu anları
Erişti Hakk’a canları
Bütün oldu imanları
Can u dilden sevmek gerek
İzle daim izlerini
İşit güzel sözlerini
Görem dersen yüzlerini
Can u dilden sevmek gerek
Yüzlerini her kim gördü
Gönül iklimine erdi
Maksudunu anda buldu
Can u dilden sevmek gerek
Derviş derdiment Üftade
Hak yolunda olmuş geda
Muradını vere Hüda
Can u dilden sevmek gerek

ÜFTADE HAZRETLERİ

Cuma Hutbesinde Okunan Dualar ve Türkçe Anlamları.

Cuma Hutbesinde Okunan Dualar ve Türkçe Anlamları...
Birinci Basamakta:
اَللَّهُمَّ افْتَحْ عَلَيْنَا اَبْوَابَ رَحْمَتِكَ وَيَسِّرْ عَلَيْنَا خَزَائِنَ فَضْلِكَ وَكَرَمِكَ يَا اَكْرَمَ اْلاَكْرَمِينَ وَيَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ*
Manası: “Allahım bize rahmet kapılarını aç, Fazilet hazinlerini bize kolaylaştır ey Keremlilerin en keremlisi ve Ey merhametlilerin en merhametlisi.”
Üçüncü basamakta:
رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي يَفْقَهُوا قَوْلِي* رَبِّ قَدْ آتَيْتَنِي مِنَ الْمُلْكِ وَعَلَّمْتَنِي مِنْ تَأْوِيلِ اْلاَحَادِيثِ* رَبِّ زِدْنِي عِلْمًا وَفَهْمًا وَاَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ*
Manası: “Rabim gögsümü genişler, işlerimi kolaylaştır, dilimden düğümü çöz ki sözümü anlasınlar. Rabbim; Bana mülk verdin ve bana Rüya tabirini öğrettin, Rabbim ilmimi ve anlayışımı artır, beni Salihler zümresine ilhak eyle.”
Beşinci veya Yedinci basamakta:
اَللَّهُمَّ هَذَا الشَّانُ لَيْسَ بِشَانِي وَهَذَا الْمَكَانُ لَيْسَ بِمَكَانِي* اَللَّهُمَّ يَسِّرْ لِي اَمْرِي وَتَقَبَّلْهُ مِنِّي* وَسَلاَمٌ عَلَى جَمِيعِ اْلاَنْبِيَاءِ وَالْمُرْسَلِينَ* وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*
Manası: “Allahım bu hal benim halim değil ve bu mekan benim mekanım değil. Allahım işimi kolaylaştır ve benden kabul eyle. Tüm peygamberlere ve nebilere selam et. Hamd Alemlerin rabbi Allaha mahsustur.”
Birinci Hutbede okunan dua:
اَلْحَمْدُ للهِ نَحْمَدُهُ وَنَسْتَعِينُهُ وَنَسْتَغْفِرُهُ وَنَعُوذُ بِاللهِ مِنْ شُرُورِ اَنْفُسِنَا وَمِنْ سَيِّئَاتِ اَعْمَالِنَا* مَنْ يَهْدِ اللهُ فَلاَ مُضِلَّ لَهُ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلاَ هَادِىَ لَهُ* نَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَنَشْهَدُ اَنَّ سَيِّدَنَا مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ* اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ* اَمَّا بَعْدُ فَيَا عِبَادَ اللهِ! اِتَّقُوا اللهَ وَاَطِيعُوهُ* اِنَّ اللهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ* قَالَ اللهُ تَعَالَى فِى كِتَابِهِ الْكَرِيمِ*
بِسْــــمِ اللهِ الرَّحْمَـنِ الرَّحِيـمِ* ......…………… ayet
وَقَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : …………hadis
Manası: “Hamd Allah’a mahsustur. Ondan yardım istiyor, ondan mağfiret diliyoruz. Nefislerimizin kötülüklerinden, İşlerimizin fenalığından Allah’a sığınıyoruz. Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak kimse yoktur. Kimi de saptırırsa onu hidayete getirecek kimse yoktur. Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına onun ortağı olmadığına şahitlik ederiz. Ve yine şahadet ederiz ki Efendimiz Hz. Muhammed Allahın kulu ve resulüdür. Allahım Efendimiz Hz. Muhammed’e onun ailesi ve tüm ashabına salat ve selam et.
Ve sonra diyorum ki; Ey Allahın Kulları. Allahtan sakının ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah iyilik yapanlar ve takva ile sakınanlarla beraberdir. Allahü Teala Kuranı keriminde şöyle buyuruyor:………………………………………..
Ve Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem). şöyle buyuruyor:……………………
Birinci hutbenin bitiminde şu dua okunur:
اَلاَ اِنَّ اَحْسَنَ الْكَلاَمِ وَاَبْلَغَ النِّظَامِ كَلاَمُ اللهِ الْمَلِكِ الْعَزِيزِ الْعَلاَّمِ* كَمَا قَالَ اللهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى فِى الْكَلاَمِ* وَاِذَا قُرِأَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ.- besmele- اِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللهِ اْلاِسْلاَمِ
Manası: “Dikkat ediniz ki; Sözün en güzeli, Nizamın en kapsamlısı, Aziz, Mülk sahibi ve Her şeyi bilen Allahın kelamıdır. Yüce Allahu tealanın kuranında buyurduğu gibi: “Kuran okunduğu zaman, onu dinleyin ve susun, umulur ki merhamet edilirsiniz.” Besmele: “Şüphesiz Allah katında din islamdır.”
*veya
وقال عليه الصلاة والسلام التائب من الذنب كمن لا ذنب له وأستغفر الله لي ولكم التوفيق
Manası: “Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem). buyuruyor ki; Günahından tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir. Ben de size ve kendime Allahtan mağfiret ve muvaffakiyet diliyorum.”
Birinci hutbe ile ikinci hutbe arasında oturduğunda şu dua okunur:
بَارَكَ اللهُ لَنَا وَلَكُمْ وَلِسَائِرِ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ اَلاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلاَمْوَاتِ اِنَّهُ سَمِيعٌ قَرِيبٌ مُجِيبُ الدَّعَوَاتِ*
Manası: “Allah bizi, sizi ve sair mü’minleri, erkek ve kadın Müslümanları, Onların ölülerini ve dirilerinden hepsini mübarek eylesin. Şüphesiz O, işiteni duaları kabul eden ve insana yakın olandır.”
İkinci hutbede şu dua okunur:
اَلْحَمْدُ للهِ حَمْدَ الْكَامِلِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ اْلأَمِينِ وَعَلَى آلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ* تَعْظِيمًا لِنَبِيِّهِ وَتَكْرِيمًا لِصَفِيِّهِ فَقَالَ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ قَائِلٍ مُخْبِرًا وَآمِرًا* اِنَّ اللهَ وَمَلَئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا اَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا*
Manası: “Kamillerin hamdleri olan hamd Allah’a mahsustur. Salat ve selam Resulumuz Muhammedü’l emin, onun Ailesinin ve Tüm ashabının üzerine olsun. Peygamberini Yüceltmek ve Seçtiklerine ikram için Aziz ve celil olan Allahu Teala Haber vererek ve Emir ederek şöyle buyuruyor: “Şüphesiz Allah ve Melekleri Peygambere Salat ederler. Ey İman edenler Sizde ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona teslim olun.”
Sesi biraz kısarak şöyle dua edilir:
اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيد مَجِيدٌ*
Manası: “Allahım Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem).’e , Muhammedin ailesine, İbrahim a.s. ve Ailesine salat ettiğin gibi salat et. Şüphesiz sen Hamid’sin Mecit’sin”.
اَللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ كَمَا بَارَكْتَ عَلَى اِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ اِبْرَاهِيمَ اِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ*
Manası: “Allahım Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem).’i , Muhammedin ailesini, İbrahim a.s. ve Ailesini mübarek kıldığın gibi mübarek kul. Şüphesiz sen Hamid’sin Mecit’sin,
اَللَّهُمَّ وَارْضَ عَنِ اْلاَرْبَعَةِ الْخُلَفَاءِ* سَيِّدِنَا اَبِى بَكْرٍ وَعُمَرَ وَعُثْمَانَ وَعَلِىٍّ ذَوِى الصِّدْقِوَالْوَفَاءِ وَبَقِيَّةِ الْعَشَرَةِ الْمُبَشَّرَةِ وَآلِ بَيْتِ الْمُصْطَفَى وَعَنِ اْلاَنْصَارِ وَالْمُهَاجِرِينَوَالتَّابِعِينَ اِلَى يَوْمِ الْجَزَاءِ* اَللَّهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ
اْلاَحْيَاءِ مِنْهُمْ وَاْلاَمْوَاتِ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ* وَسَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ*
Manası: “Allahım Sadakat ve vefa sahibi olan, 4 halife,efendimiz ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğer Cennetle müjdelenen 10 kişiden, Hz. Muhammet Mustafanın Ehli beytinden, Muhacirler’den, Ensar’dan ve bunlara tabi olanlardan kıyamet gününe kadar razı ol.
Allahım Mü’min erkek ve kadınları, Müslüman erkek ve kadınları, onların hayatta olanlarını ve ölmüşlerini rahmetinle bağışla. Ey Merhametlilerin en merhametlisi. Selam Peygamberlerin üzerine olsun. Hamd Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.”
Sesli bir şekilde şu dua edilir.
Allahım İslama ve Müslümanlara yardim et!
Vatanımızı ve milletimizi her türlü tehlikeden koru!
Bize dünyada ve Ahirette iyilikler ve güzellikler ihsan eyle!
Bizi, anne-babamızı ve bütün müminleri bağışla!
Şüphesiz sen işiten ve dualarımızı kabul edensin!
Dua bitince gizlice Besmele çekilir ve:
اِنَّ اللهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَاْلإِحْسَانِ وَاِيتَاءِ ذِى الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder;
hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor”

Nahl Suresi: 90